Ana Sayfa
ergül dağcı kimdir?
İletişim
senaryolar
=> GELECEĞE BİR MEKTUP
hikayeler
makaleler
şiirler
öyküler
Ziyaretçi defteri
resimli şiirler
şiir klipleri
ERGÜL DAĞCIYA ULAŞILABİLECEK DİĞER ADRESLER
BASINDAN ERGÜL DAĞCI
GELECEĞE BİR MEKTUP
 
 
 
 
GELECEĞE BİR MEKTUP
 
 
1 Perde
 
sahne 1
 
 
80li yılların ortaları istanbul bakırköyde bir İETT durağının o hengameli kalabalığı arasında iki adam konuşuyor; Biri 50li yaşlarında, orta boylu. Hafif iri bir bey, devlet memuru olduğu giyim tarzından konuşmasına kadar her halinden belli; diğeri 30lu yaşlarında. Uzun boylu, ince yapılı, hayata dair umutları olduğu belli olan hırslı ve idealist bir gazeteci.
 
1nci kişi konuşuyor: ooo Ekrem bey nasılsınız çoktandır görüşemiyoruz İETT duraklarında beklemekte olmasa hiç görüşeceğimiz yok.
 
2nci kişi konuşuyor: evet aydın bey gerçektende ne zamandır görüşemiyoruz ancak gündem yoğun biliyorsunuz meslek icabı koşuşturup duruyoruz işte bakın mesela şu an yine gazeteye bir yazı yetiştirmek için uğraşıyorum, bu arada siz nasılsınız aydın bey çocuklar, eşiniz umarım iyilerdir.
 
1nci kişi konuşuyor: Bizde iyiyiz işte, ne olsun, kız üniversiteye başladı biliyorsun, halkla ilişkilerde, oğlanda bu yıl liseye başladı, ekmeğe de zam gelmiş, memur maaşlarını biliyorsunuz, 2 çocuk okutmak biraz zor oluyor ancak ne yapalım idare etmeye çalışıyoruz, bizim hanımda çalışmasa ne yaparım bilmem.
 
2nci kişi konuşuyor: evet aydın bey haklısınız bu yanlış ekonomik uygulamalar nedeniyle artık memurlarımızın insanca yaşaması ne yazık ki imkansız hale geldi ( başbakanımızın bu aralar gözdesi olan, işini bilen memurlar hariç tabiki) biz bu konuları tüm engellemelere rağmen gazetemizde işliyoruz ama nafile, bu arada bırakalım sohbeti aydın Bey otobüs geldi kaçırmayalım.
 
1nci kişi konuşuyor: Evet Ekrem bey haklısınız.
 
 
ve Sahne kararıyor
 
sahne 2
 
sahnenin diğer bölümü aydınlanıyor
 
Bir kamu dairesinde biri bayan 5 memur oturmuş sohbet ediyor.
 
 Memurlardan en yaşlısı 60 yaşlarında,
ilk sözü o alıyor: Eee çocuklar bir mesai günü daha başlıyor işte
                                                               1
Sarışın uzun boylu memur: evet metin abi her gün ayni koşuşturmaca işte, insan bazen sıkılıyor
 
Kısa boylu şişman memur: evet sırrı bey haklısınız insan gerçektende sıkılıyor özelliklede mesai başlayıp burası insanlarla dolduğunda bazen öyle bir an geliyor ki insan kafasını bir Yerlere vurmamak için kendini zor tutuyor
 
20li yaşlarında genç bir memur alıyor sözü, gözleri heyecanla parlayarak: ama Mehmet abi biz hizmet için buradayız sinirlerimize biraz hakim olmamız gerekmez mi, mesela siz dün buraya evrak imzalatmaya gelen yaşlı bir kadına çok kötü davrandınız, bize hiç iyi bir örnek olduğunuz söylenemez,
 
sözü Mehmet bey alıyor, hafif sinirli bir halde: cemil sen daha çok gençsin 10 yıl sonra senide göreceğiz bakalım bu sabırlı ve hoşgörülü halinden eser kalacak mı
 
Bu arada bir önceki sahnede otobüs bekleyen aydın bey telaşla içeri giriyor ve oradaki memurlar tokalaşarak hoş geldiniz aydın bey sesleri eşliğinde masasına oturuyor
 
Sözü aydın bey alıyor: arkadaşlar fazla gecikmedim ya
 
60 yaşlarındaki memur metin bey söze giriyor: gecikmedin aydın merak etme henüz mesai saati gelmedi, bizde aramızda sohbet ediyorduk
Ortamdaki tek Bayan memur söze giriyor: aydın bey her zamanki gibi tam vaktinde geldiniz şu an saat 8:45 ve mesai başlamak üzere
 
Aydın bey konuşuyor tamam sevim hanım o halde kapıları açalım insanlar fazla beklemesin
 
 
 
Ve sahne kararıyor
 
 
sahne 3
 
 
sahnenin diğer tarafı aydınlanıyor
 
bir gazete binasında küçük bir oda ve tek başına oturmuş bir şeyler karalayan, ilk sahnede otobüs beklerken tanıdığımız Ekrem bey çıkıyor karşımıza ve aniden odanın kapısından 50li yaşlarda deneyimli bir gazeteci olduğu her tavrından belli olan bir bey giriyor
 
içeri giren bey girer girmez konuşmaya başlıyor, biraz heyecanlı bir tavırla: Ekrem sen gerçekten müthiş bir gazeteci olacaksın, bugün yayınladığımız hayali ihracat dosyası yine büyük yankılar yarattı maliye bakan yazılı bir açıklamayla olayı geçiştirmeye kalkmış fakat anamuhalefet bu olayın peşini kolay kolay bırakmaz artık, baksana mecliste soru önergesi verilmiş bile, soruşturma falanda açılır, gündem bugün senin haberinle çalkalanıyor Ekrem, tabi senin sayende bizim gazetenin tirajıda tavanları zorluyor, sen büyük gelecek vaad ediyorsun eminim ki ileride ülkenin en başarılı kalemlerinden biri olacaksın Ekremciğim seni kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum
 
Ekrem sözü alıyor, biraz mahcup ve gururlu bir gülümsemeyle: sağolun sevgili genel yayın yönetmenim odama kadar gelip bana bu sözleri söylemeniz bana büyük bir onur verdi ve moral kaynağı oldu inanın buna, şu an o kadar heyecanlıyım ki ne diyeceğimi bilemiyorum
 
Genel yayın yönetmeni: önemi yok Ekremciğim, sen bu övgüleri fazlasıyla hak ediyorsun hırsın
 
                                                                        2
ve idealizminle, mesleğe yeni başlamış olmana rağmen neredeyse bizi bile geride bırakacak seviyeye ulaşmayı başardın
 
Sözü Ekrem alıyor biraz sıkıntılı bir ses tonuyla: teşekkür ederim hocam ama
 
Genel yayın yönetmeni, erkemin sıkıntılı halini anlayarak: Ekrem senin bir sıkıntın mı var evladım yoksa hala şu geçenlerdeki sansürlenen haberin için mi üzülüyorsun 
 
Ekrem biraz kırgın bir ses tonuyla: evet hocam ben o haber için aylarca emek verdim ve emeğimin bir kişinin sözüyle bir dakikada böyle heba edilip bir kenara atılmasını içime sindiremiyorum
 
Genel yayın yönetmeni hafif düşünceli bir şekilde yanıt veriyor: ne yapalım Ekrem biz gazetecilerin kaderi bu özelliklede o malum kara eylülden sonra hepimizin üzerindeki baskılar yoğunlaştı biliyorsun
 
Ekrem söze giriyor: evet hocam o kara sonbaharı unutmam mümkün mü tam basın yayın 2nci sınıftaydım, bir çok baskılara ve işkencelere, yani insan onunun nasıl hiçe sayılabileceğine gözümle şahit oldum ve maalesef en sevdiğim kişiyi kaybederek o sonbaharın bedelini ben çok ağır ödedim hocam, ne yazık ki halada yaşıyoruz
 
genel yayın yönetmeni oturduğu yerden hafifçe doğruluyor, Ekremin sol omzuna yumuşak bir şekilde dokunarak, babacan bir tavırla: biliyorum Ekrem bu acılı olayı daha önce anlatmıştın, o günlerde hepimiz çok acılar yaşadık ve hala o günlerin izlerini taşıyoruz, hadi artık konuşmayalım bunları, konuşmak yaralarımızı kanatmaktan başka bir işe yaramaz çünkü
 
Ve genel yayın yönetmeni elini yavaşça Ekremin omzundan çekerek kendinden emin adımlarla kapıya yöneliyor ve aynı ses tonuyla konuşmaya devam ediyor: hadi Ekrem çalışma tempomuzu düşürmeyelim ben çıkayım da sen çalışmaya devam et yeterince meşgul ettim seni zaten
 
Ekrem masasından yavaşça doğrularak kapıya yöneliyor ve konuşmaya başlıyor: o nasıl söz sayın genel yayın yönetmenim, ne meşguliyeti, buraya gelmenizden dolayı onur çok büyük duydum
 
Genel yayın yönetmeni odadan çıkıyor
 
                           
                           Ve sahne kararıyor
 
sahne 4
 
 
 
                  Sahnenin diğer tarafı yavaşça aydınlanıyor
 
 
 Sahnede bir mutfak, mutfakta acemice yemek hazırlamaya çalıştığı belli olan 2 genç, biri 15 yaşlarında çocuk denebilecek, henüz bıyıkları terlememiş bir oğlan, öteki 20 yaşlarında uzun boylu, ince yapılı, uzun, kumral saçları olan, bebek yüzlü bir genç kız,
 
İlk sözü genç kız alıyor: umutçuğum şuradan tuzluğu verir misin
 
Küçük çocuk yanıt veriyor: tabi abla
 
 
                                                                       3
Ve Mutfak tezgahının üzerinde duran tuzluğa uzanıyor ve genç kıza uzatıyor bir yandanda soruyor: Abla herşey iyi güzel ama sen ev işlerinden nefret eden ve hayatında hiç mutfağa girmemiş bir insansın bugün bu yemek yapma işi nereden çıktı? Hadi senin hamaratlığın tuttu diyelim buna beni neden bulaştırıyorsun çok merak ettim
 
Genç kız biraz kızarak yanıt veriyor: Annem yıllardır işten yorgun argın dönerek üzerini bile değiştirmeden telaşla yemek hazırlamaya çalışıyor bugün ikimiz birlikte annemiz ve babamız için bir defada olsa bir şeyler yapalım dedim ne var bunda onlar bu kadar mutluluğu hak etmiyor mu sence umut
 
Küçük çocuk sözü alıyor, biraz mahcup: tamam hak ediyorlar ablacığım ama şey sen hiç mutfağa girmezdinde o yüzden...
 
Genç kız gülümseyerek, biraz yüksek sesle söze giriyor: hadi çok konuşmada şu tabakları masaya götür birazdan annemle babam gelirler
 
Çocuk tabakları alıyor ve masaya yöneliyor. Derken kapı zili sesi duyuluyor
 
Genç kız yüksek sesle: umut kapıya bakar mısın annemdir
 
Çocuk elindeki tabakları masaya bırakarak kapıya koşuyor. Kapı açıldığında içeri orta yaşlarda bir hanım giriyor, belli ki çok yorgun ama bu yorgunluğa rağmen sevgi ve şefkatle gülümseyerek konuşuyor: nasılsın oğlum günün nasıl geçti sizi çok özledim çocuklar
 
Küçük umut söze giriyor: bizde seni özledik anne, bak ablamla birlikte neler yaptık, diyerek mutfak tezgahının başında yemek hazırlamaya çalışan ablasını ve tabaklarla donatılmış masayı gösteriyor
 
 Annenin gözleri parlıyor çocuklarının bu jesti karşısında ve hemen oğluyla kızını kucaklıyor, ardından şunları söylüyor çocuklar ne zahmet ettiniz ne gereği vardı biriniz üniversitede biriniz lisede okuyorsunuz şu an sizin tüm enerjinizi derslerinize vermeniz gerek, hem böyle ev işleriyle bırakın anneniz uğraşsın yavrularım nasılsa ileride çoluk çocuğa karıştığınızda bol bol ev işi yapmak zorunda kalacaksınız değil mi
genç kız hemen burada söze giriyor: senin için hayatımızda ilk kez bir şeyler yapmak istedik anne ne var bunda, hayatında bir defada olsa işten eve geldiğinde evi tertemiz ve yemekleri hazırlanmış görmemi istedik
 
Anne söze giriyor: benim düşünceli kızım, ben bu tempoya da mesleğime de yıllardır o kadar çok alıştım ki ne o okula gidip çocukların sesini duymadan yaşayabileceğimi düşünüyorum nede bu ev ve sizin için bir şeyler yapmadan yaşayabileceğimi düşünüyorum der ve hafifçe mutfağa yönelerek konuşmaya devam eder: babanız neredeyse gelmek üzeredir hadi çocuklar ben sofrayı hazırlayayım
 
genç kız annesini engellemeye çalışarak: anneciğim sen bugün dinlen bırak ta kardeşimle biz yapalım işleri
 
Anne gülerek ve sevecen bir tavırla: sevgi kızım anneliğe bu kadar özenme senin anne olmana daha çok var diyerek yemek hazırlamaya ve masayı donatmaya koyuluyor
 
Bu sırada bir kapı zili sesi duyuluyor. Anne sesini biraz yü6kselterek: umuuuut, sevgiiiii, çocuklaaar bakın şu kapıya babanız gelmiştir
 
Genç kız koşar adımlarla gidiyor ve yavaşça kapıyı açıyor, önceki sahnelerden tanıdığımız aydın bey beliriyor kapıda; içeri giriyor
 
                                                                           4
ve konuşmaya başlıyor: benim güzel kızım nasılmış bakalım
 
Genç kız yanıtlıyor: iyidir baba nasıl olayım, okul, dersler falan uğraşıp duruyoruz işte
 
Aydın bey bu kez oğluna dönerek: oğlum sen nasılsın bugün
 
Çocuk heyecanla yanıtlar iyiyim babacığım
 
Aydın bey telaşla masayı hazırlayan kapısının yanına yaklaşarak. Nasılsın Selda hanım işgünün nasıl geçti
 
Kadın masayı hazırlamayı sürdürerek yanıt veriyor. İyi geçti aydın, nasıl olsun, malum öğretmeniz, çocuklarla uğraşıp duruyoruz işte, eee senin günün nasıl geçti
 
aydın bey yanıtlıyor: benim günümde aynı, yani bende de değişen birşey yok; hee bu arada sabah otobüs beklerken bizim alt katta oturan gazeteci ekremi gördüm
 
sözü Selda hanım alıyor: ekremin hala belediye otobüsü bekliyor olmasına şaşırdım doğrusu, laf aramızda çocuk gazetecilikte çok yükseldi bu aralar, ben onun çoktan bir otomobil aldığını düşünüyordum
 
aydın bey yanıt veriyor: yok Selda o dürüst çocuktur ve sende bilirsin ki bu ülkede dürüst insanlar çok fazla kazanamaz; neyse hanım yardıma ihtiyacın var mı
 
Selda hanım yanıt veriyor. Yok zaten yemek hazır sayılır
 
Selda hanım sesini yükselterek: çocuklaaaaar hadi yemeğe
 
2 genç tüm gençlik heyecanlarıyla koşarak geliyor ve masaya oturuyor, Ardından anne baba yavaşça masaya oturuyor
 
Selda hanım yemekleri tabaklara koyarken aydın beye dönerek: biliyor musun aydın bugün yemekleri ben yapmadım
 
Aydın bey merakla soruyor: kim yaptı peki
 
Selda hanım yanıt veriyor: umutla sevgi bugün bana güzel bir sürpriz yapmış, eve geldiğimde yemek hazırdı
 
Bu sözleri duyan aydın bey sözü gururla alıyor: benim çocuklarım düşüncelidir, öyle zamane gençlerine benzemez benim çocuklarım
 
Genç kız sözü alıyor alçak gönüllülükle: ne yaptık babacığım birşey yapmadık ki
 
Oğlan tüm muzipliğiyle konuşmaya katılıyor: evet ablamın birşey yapmadı çünkü herşeyi bana yaptırdı
 
 Kardeşinin Bu sözü üzerine genç kızın yüzü biraz asılır
 
baba konuyu değiştirmek istercesine Sözü alır: umut şu televizyonu açar mısın birazdan 8 haberleri başlayacak
 
Umut oturduğu yerden kalkar, tvnin üzerindeki düğmeye basar ve tekrar gelir masaya oturup yemeğe devam eder
 
                                                                    5
Yemek neredeyse bitmiştir, anne, kız bir yandan masadaki tabakları toplarken bir yandan yemek sonrası çaylar yudumlanmakta ve pür dikkat tek kanallı televizyona bakılmaktadır
 
Baba TV’ye bakarak konuşur: ya şu 2nci kanalıda bir türlü bulamadık şu televizyonda halbuki arkadaşların televizyonları 2nci kanalı çekiyormuş.
 
Sözü umut alıyor: sorma baba okulda 2nci kanalı seyredenler seyretmeyenlere hava atıyor
 
Söze sevgi giriyor: evet bizim okul üniversite olduğu halde 2nci kanal muhabbeti orada da sürüyor
 
 Anne Selda hanım biraz buruk bir şekilde söze giriyor: bizim zamanımızda üniversitelerde siyasi ve toplumsal tartışmalar yapılır, ülke sorunlarına çözüm aranırdı şimdi 2nci kanalı tartışıyorsunuz demek
 
 Burada söze aydın bey girer: eee hanım ne yapalım artık üniversiteler böyle, özellikle o malum eylülden sonra, buna alışmaktan başka çaremiz yok ne yazık ki
 
Selda hanım konuyu değiştirmek istercesine: çayınız bitmiş doldurayım mı?
 
Aydın bey hafifçe gülümseyerek: fazla çay içmeyelim çernobili unuttunuz herhalde
 
Genç kız babasının gülümsemesine eşlik ederek: aaa baba koskoca bakanlar başbakan falan yalan mı söyleyecek baksana radyasyon yok deyip ekranda çay içiyorlar demek ki endişelenecek bir şey yok
 
 Annede gülerek yanıt veriyor: evet kızım gerçekten haklı
 
rahat rahat çay içebiliriz. Genç kız TV’ye dikkatlice bakarak konuşuyor: bakın yasaklı siyasilerin yasaklarının kaldırılması için referandum kararı alınmış, baharda referandum var yani
 
Aydın bey yüzünde acı bir tebessümle söze giriyor: desenize bizim karaoğlan meydanlara geri dönüyor, demek bir sonbahar gecesi biten bu sevda yıllar sonra bir ilkbahar sabahı tekrar filizlenecek özlemi
 
Selda hanım yüzünde aynı acı tebessümle yanıt veriyor: bırakalım artık o eski sevdaları aydın, şimdi ne karaoğlan eski karaoğlan ne Süleyman eski Süleyman biz bile eski biz değiliz, uyan aydın 5 6 yılda çok şey değişti ve artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, o devir çoktan kapandı, hem baksana şimdi herşey güllük gülistanlık, artık papatyalar ve prensler devri
 
Aydın bey hafif başı öne eğik masaya bakar durumda ve düşünceli bir şekilde yanıt veriyor: sanırım haklısın hanım, artık o hiçbir zaman gerçekleşemeyecek hayallerimizi ve umutlarımızı da tıpkı çok sevdiğimiz kitaplarımız gibi ateşe vermeli, yanışını izlemeli ve bu çağa ayak uydurmalıyız, belkide en doğrusu budur
 
 
Ve sahne kararıyor
 
 
 
sahne 5
 
 
Sahnenin diğer tarafı aydınlanıyor
 
 
                                                                  6
Küçük bir bakkal dükkanı ve tezgahın başında durup müşteri bekleyen, 70 yaşlarında, saçları dökülmüş, yanakları al, kısa boylu, göbekli, başındaki kasketi ve kıyafetiyle tam bir Anadolu insanını andıran, ton ton bir amca beliriyor sahnede. O sırada gazeteci Ekrem, gri, uzun paltosuyla bakkal dükkanından içeri giriyor.
 
dükkanda duran yaşlı adam Ekrem beye gülümseyerek konuşmaya başlıyor: Ekrem bey oğlum nasılsın, işler nasıl, yazdıklarını her gün bir satır bile bulamadan oluyoruz
 
Sözü Ekrem bey alıyor: sağol bayram amca uğraşıp duruyoruz işte, basın olarak topluma yararlı olabiliyorsak ne mutlu bize
 
Sözü bayram amca alıyor: tabiki topluma yararlısınız oğlum siz olmasanız değil dünyada olup biteni öğrenmek, mahallede olup biteni anlayabilecek kapasiteye bile ulaşamayız, Ekrem bey oğlum kusura bakma seni de lafa tuttum, ne istiyordun sen emret oğlum
 
Ekrem bey yanıt veriyor: bayram amca, bana 2 ekmek, 1 kg peynir, 1 paket makarna
 
Bakkal istenilenleri paket yapar, poşete koyar ve poşeti Ekrem beye uzatır ve konuşmaya devam eder: Ekrem oğlum bunu da deftere yazıyoruz değilmi
 
Ekrem bey biraz sıkılarak yanıtlıyor: evet bayram amca böyle olmuyor ama ne yapayım, bakalım yarın gazeteden ikramiye alacağım sana olan tüm borçları kapatırım o zaman
 
Sözü bayram amca alıyor: o nasıl söz Ekrem, borcun lafı mı olur, sen bize babanın emanetisin oğlum, hem elimizde büyüdün, mahallemizin çocuğusun, bunu duymamış olayım bir daha yüzüne bile bakmam vallahi
 
Ekrem mahcup bir halde boynunu bükerek yanıtlıyor: tamam bayram amca kusura bakma
 
Ekrem tam dükkandan çıkmaya hazırlanırken aydın beyin kızı sevgi çıkageliyor
 
Yaşlı adama dönerek söze giriyor: bayram amca bir şampuan alabilir miyim
 
Tam bu sırada dükkandan çıkmak üzere olan ekremi görüyor ve ona yöneliyor: Ekrem abi nasılsın ya, aynı binada oturuyoruz ama seni sadece gazetelerde görüyoruz
 
Ekrem yanıt veriyor: vallahi sevgi, benim işler, senin okul, herkesin bir telaşı var, ilişkiler koptu tabi artık çocuk değiliz
 
Tam burada Söze bakkal giriyor bir yandan kıza şampuanı uzatarak: yıllar ne çabuk geçiyor çocuklar, daha dün gibi hatırlıyorum buralarda koşup oynayan ufacık hallerinizi bakın şimdi biriniz tanınmış bir gazeteci, birinizde üniversitede okuyan bir gazeteci adayı, eee bizde yaşlandık artık
 
Ekrem burada söze giriyor: yok bayram amca ne yaşlanması sen hepimizden gençsin merak etme
 
Genç kızda ekremi onaylayarak söze giriyor Ekrem abi doğru söylüyor bayram amca, sen hepimizi gömersin
 
Yaşlı adam bu sözlere gülümsemekle yetiniyor
 
gençler yaşlı adamla vedalaşarak, ellerinde poşetlerle, birlikte bakkal dükkanından çıkıyorlar
 
 
 
                                                                           7
ve sahne kararıyor
 
 
sahne 6
 
 
sahnenin diğer tarafı aydınlanıyor
 
 
 
Bir önceki sahnede gördüğümüz, aydın beyin evi ve evde TV izleyen aydın bey, Selda hanım ve küçük oğulları umut görülüyor
 
Konuşmaya önce umut başlıyor TV’ye bakarak ve gülerek: şu kemal sunal filmleride olmasa hiç vakit geçmiyor değilmi
 
Aydın bey yanıt veriyor: evet oğlum, kemal sunal filmleriyle çok eğleniyoruz çok gülüyoruz da sen her gün kaset kiralıyorsun böyle olmaz ki oğlum, bir yandan ablanla senin okul masraflarınız, diğer yandan annenin otomatik çamaşır makinesiyle televizyon taksidi, elektrik, su faturaları, ablanın yeni tutturduğu makyaj sevdası, ablanın ve senin çağa ayak uydurmak adına çıkardığınız marka sevdalarınız, birde bunlar yetmezmiş gibi her gün kaset kiralamak çıktı, annenle bizim maaşlarımız artık size yetmiyor oğlum, mecburen birkaç kalemde kısıtlamaya gitmemiz gerek
 
Burada umut söze giriyor: baba ne yapayım şimdi okuldan gelip TRT*de yayınlanan yurttan sesler korosunu mu seyredeyim, hem bu evin giderlerini arttıran biri varsa o ben değilim ablam ama tabi genç kız olduğu için ona ses çıkaramıyorsunuz gücünüz bana yetiyor değilmi
 
Aydın bey yanıt veriyor: oğlum ben sana hiç kaset alma demiyorum ki sadece her gün alma diyorum haftada 2 film kiralasan yeter oğlum, hem gelsin ablanla da konuşacağım bu gereksiz harcamalar hakkında
 
Selda hanım aydın beyi onaylayarak: umutçuğum korkarım ki baban haklı
 
Aydın bey biraz telaşlı söze giriyor: sahi Selda bizim kız nerede bu saatte
 
Umut hemen heyecanla söze giriyor: biraz önce bakkala şampuan almaya gidiyorum diye gitti ama şimdiye kadar dönmesi gerekirdi dönmedi
 
Anne muzipçe söze giriyor: bizim kız şampuan oldu herhalde
 
Aydın bey soruyor: gecenin bu saatinde şampuan mı olur yahu, kız gideli yarım saat oldu, bakkal 2 adımlık yol
 
Umut hemen söze atlıyor: sizin kız gittiği yerden gelmez ki zaten
 
Anne hemen kızını korur tavırla: meraklanma aydın, bakkalda muhabbete dalmıştır kız neredeyse gelir, hem sende bilirsin bayram efendiyi çocukluğundan beri çok sever bizim kız, belki bakkalda bir arkadaşına rastlamışta olabilir
anne sözlerini tamamladıktan sonra oğluna dönüyor ve hafifçe sinirlenerek: umuuuut sende yangına körükle gitme lütfen
 
Umut biraz içerleyerek: tabi hep kızınız haklı zaten
 
Tam bu sırada kapı zili sesi duyuluyor: anne oğluna dönerek konuşmayı bırakta git kapıya bak ablan geldi
                                                                     8
Umut istemeyerekte olsa gidip kapıyı açıyor ve evin kızı sevgi kapıda beliriyor
 
 aydın bey biraz sinirlenmiş bir biçimde ayağa kalkıyor, Kollarını öne doğru uzatarak: buyurun işte nihayet kızımız sonunda şampuanını aldı ve geldi
 
Sevgi kapıdan içeri giriyor ve babasına bakarak: ne oldu baba bir sorun mu var
 
Aydın bey aynı ses tonuyla: bir sorun yok kızın olur mu bakkaldan çok çabuk geldin de onu söylüyorum
 
Anne hemen söze giriyor: kızım birşey yok merak etme, bakkalda biraz fazla kalınca baban merak etti o kadar
 
Kız söze giriyor: yaa kusura bakma baba, bakkalda ekrem abiyle karşılaştım da, ekrem abiyi de ne zamandır görmüyorum biliyorsun görüşmüşken biraz konuştuk işte, sonradanda telefon kulübesine gidip birine telefon etmesi gerektiğini söyledi, benimde ona eşlik etmemi istedi, bende onunla birlikte gittim hem gitmişken nihanı aradım baba inanmıyorsan ekrem abiye sorabilirsin
 
Aydın bey rahatlamış bir şekilde şefkatle gülümseyerek: tamam kızım, ekremle olduktan sonra sorun yok, kızım sana güvenmediğimizi lütfen düşünme sadece şu 2 yıldır falan sokaklarda geceleri serseriler türedi, çok güzel bir kızsın ve sana birşey olacak diye korkuyoruz
 
kız söze giriyor: sen merak etme babacığım Ekrem abi yanımda olmasaydı ben zaten bu saate kadar dışarıda durmazdım
 
Burada Selda hanım söze giriyor: evet aydın benim kızım akıllıdır, öyle diğer kızlar gibi yanlış yapmaz.
 
Aydın bey yanıt veriyor: eh öyle olsun bakalım
 
Burada umut ablasına dönerek: hadi yine kurtardın
 
Kısa bir sessizlikten sonra sözü sevgi alıyor: baba bizim eve ne zaman telefon bağlanacak
 
Aydın bey kızına yanıt veriyor: kızım pttye başvurdum işte 1 ay önce, 1 aydır bekliyoruz, daha geçen gün pttye gittim sordum sıradaymışız, daha sıra gelmemiş, vs vs
 
Kız söze giriyor: ya eve telefon bağlansa da şu telefon için dışarı çıkıp telefon kulübesi aramaktan kurtulsak
 
Evin oğlu umut söze giriyor: evet baba ablam bu konuda haklı, her gün telefon kulübesi yada pttye gitmek çok zor oluyor ya, okulda evine telefon alabilen arkadaşlar birbirlerine telefon numaralarını vererek evinde telefonu olmayanlara hava atıyorlar
 
baba oğluna hafif kızar ve öğüt verir şekilde konuşmaya başlar: oğlum sen telefonu sadece okulda arkadaşlarına hava atmak için mi istiyorsun?
 
Umut yanıt vermez, sadece boynunu bükmekle yetinir
 
Baba konuşmasına devam eder: oğlum telefon bir hava atma aracı değildir ve ben telefonu eve sırf siz okulda hava atın diye bağlatmıyorum bunu ikinizde anlayın lütfen, hem siz bugünlerde hava atmaya çok merak sardınız çocuklar, markasız giyinmemeler, en pahalı makyaj malzemeleri, en iyi parfümler, diskolar, arkadaşlarla gezmeler, derslerden kaytarmalar, siz böyle değildiniz ne oldu size çocuklar, biliyorum ergenlik çağları zordur birde bunun üzerine bu çağın
 
                                                                9
zorluğu eklendi, sizin nasıl bir durumda olduğunuzu biliyorum çocuklar, biz bile bazen çıkmaza düşüyoruz ama kendinize engel olmayı öğrenmelisiniz çocuklarım, bu böyle sürmez, annenle ikimizin maaşı neredeyse sizin harcamalarınıza yetmiyor, mecburen bazı harcamalarda kısıtlama yapmamız gerekiyor
 
Ailenin oğlu umut yanıt veriyor: ne yapalım baba tüm arkadaşlarımız 80lerde yaşarken biz 60larda mı yaşayalım, sizin gençlik zamanımız gibi amerikan mallarını ve kapitalizmi boykot edeceğiz diye kıyafetlerimize 10 defa yana yaptırıp insanların karşısında komik duruma mı düşelim
 
Sözü evin kızı alıyor: evet baba sende haklısın ama kardeşimde haklı biz artık 80lerde yaşıyoruz bizim çağımız sizinkine benzemiyor, bizim dünyamızda sizinkine benzemiyor, bizim yaşadığımız cağ öyle bir çağ ki biz ne kadar İstemesekte, ne kadar tüketim toplumunun dışında kalacağız desekte her gün öyle bir topluma ve okulda öyle bir arkadaş ortamına maruz kalıyoruz ki eğer toplumun diğer fertlerinden farklı davranırsak aşağılanma ve toplumdan dışlanma tehdidi altındayız, çünkü bu çağda insanın içine, karakterine, söylevlerine değil, giyimine, ne marka tercih ettiğine, ne kadar hava attığına, nerelere gittiğine bakılarak itibar gösteriliyor veya arkadaşlık kuruluyor, bu yüzden üzgünüm baba ama fazla kısıtlama yapabileceğimizi sanmıyorum çünkü kardeşiminde benimde yeterince makul harcama yaptığımıza inanıyorum
 
Baba, kızının ve oğlunun bu çıkışına çok şaşırıyor ve şaşkınlıkla yanıtlamaya çabalayarak: tamam siz çağa ayak uydurmakta çok haklısınız, eee şimdi ben size para yetiştirmek için ne yapayım, bende mi çağa ayak uydurayım?, rüşvet mi alayım?, yolsuzluk mu yapayım?, işini bilen memurlardan mı olayım?, Ne yapayım? siz söyleyin çocuklar
 
Evin kızı birden hiddetle ayağa kalkarak: evet baba bu söylediklerini bir düşün, belki bunlardan birini yapsan ailemiz için daha iyi olacak
 
Baba aydın bey bu sözler üzerine bir ara kendini kaybediyor ve kızına vurmak üzere elini kaldırıyor ancak kıyamıyor kızına, vuramıyor, kolunu yavaşça indiriyor ve hiçbir kelime etmeden, koşar adımlarla evden çıkıyor
 
Umutla sevgi babalarına verdikleri tepkinin pişmanlığı içinde boyunlarını bükmüş, oldukları yerde yığılmışlardır adeta
 
Aydın beyin halini gören Selda hanım sinirli bir şekilde çocuklarına doğru alkış tutar ve: aferin çocuklar babanızın ve benim bunca yıllık emeklerimizin, umutlarımızın, özverimizin karşılığını iki kelimeyle nede güzel verdiniz tebrik ederim, hadi umutu anlayabiliyorum o henüz lisede, çocuk sayılır, bu tepkiyi veren o olsaydı babanda bende anlayışla karşılar, fazla üzerinde durmazdık ama bu şekilde davranan sen olmamalıydın sevgi
 
Kız, oturduğu yerden suçluluk duygusu içinde annesine bir şeyler söylemeye çalışıyor, Selda hanım kızını dinlemeye gerek bile duymadan tıpkı aydın bey gibi çıkıyor evden
 
 
 
 
 
Ve sahne kararıyor
 
 
sahne 7
 
 
 
                                                                                     10
Sahnenin diğer tarafı yavaşça aydınlanıyor
 
 
sahnede aydın beyin çalışmakta olduğu kamu dairesi, ilk bakışta sıradan bir işgünü ve önceki sahnelerden tanıdığımız, aydın beyin mesai arkadaşları ve aydın bey, hep birlikte bir yandan gelen insanlara ilgi gösterirken iş aralarında birbirleriyle konuşuyorlar
 
 60 yaşlarındaki metin bey iş arasında aydın beye göz ucuyla bakarak: aydın bugün seni biraz düşünceli görüyorum, canını sıkan bir şey mi oldu
 
 aydın bey düşünceli bir şekilde yanıt veriyor: yok birşey metin abi ne olsun
 
metin bey ısrar ediyor: yok aydın sende birşey var bugün, sabah bir merhaba bile demedin
 
aydın bey işini yapmaya çalışarak: önemli birşey yok metin abi, dün gece evde her ailede olan ufak tartışmalardan birini yaşadıkta o yüzden biraz moralim bozuk, malum artık çocuklar büyüdü bizde yaşlandık, çocuklarla aramızda kuşak çatışmaları başladı sanırım
 
genç memur cemil söze girer: evet aydın abi bizim evde de arada bir böyle tartışmalar yaşanır ama bunları fazla büyütmemek gerek
 
aydın bey onaylar: evet cemil sanırım haklısın
 
kısa boylu memur Mehmet bey kendinden emin bir şekilde söze giriyor: bizde bu tür kavgalar pek olmaz çünkü ben çocuklarımın da, hanımında bir dediğini iki etmem, ceplerini hiç parasız bırakmam zaten insanın parası olunca ne sorunu olabilir ki
 
Mehmet beyin bu sözleri üzerine ortam geriliyor
 
bir dakika kadar sessizlikten sonra metin bey söze giriyor: mehmet sen buradaki herkes kadar maaş almıyor musun?
 
mehmet yanıtlıyor: evet metin abi tabiki aynı maaşı alıyorum neden sordun?
 
metin bey bu cevapla biraz daha geriliyor ve bir soru daha soruyor: peki bizimle aynı maaşı alıyorsun da nasıl çocuklarının cebinde o kadar çok para olabiliyor?
 
mehmet bey yine kendinden emin bir şekilde gülümseyerek yanıtlıyor: eee metin abi buda benim sırrım, bırakında sır olarak kalsın
 
o an vatandaşlarla ilgilenen, sarışın, uzun boylu sırrı bey söze giriyor: söylemesen de senin sırrını bilen biliyor mehmet kafanı yorma, herşey gözümüzün önünde gelişiyor, insanları aptal yerine koymaya gerek yok
 
bu konuşmalar yaşanırken aydın beyin masasına, başında önden bağladığı eşarbıyla, giyimiyle ve tavırlarıyla anadoludan geldiğini belli eden, orta yaşlı bir bayan yaklaşıyor
 
yaklaşan bayan ürkek bir ses tonuyla: şey beni yandaki odadan yolladılarıdı bunu siz imzalayacak mışınız
 
diyerek elindeki dosyayı aydın beye uzatıyor ve aynı ses tonuyla konuşmayı sürdürüyor: lütfen şunu imzalayın da bitsin artık memur bey, bir imza için bir haftadır döndürüp duruyolar, nedecemizi şaşırdık vallaha
 
 
                                                                         11
aydın bey gereğini yapmak üzere kadının elindeki dosyayı alıyor, dosyayı açıyor ve açılan sayfanın arasına sıkıştırılmış halde bulunan bir kağıt para çarpıyor aydın beyin gözüne, gözü paraya takılıyor, biraz düşünüyor, akşam kızıyla yaptığı tartışma ve biraz önce mehmet beyin söylediklerini hatırlıyor bir an, sonrasında hemen kendini toparlıyor ve kendinden emin bir ifadeyle dosyanın arasına sıkıştırılmış parayı gözüyle işaret ederek: hanım efendi bu nedir böyle
 
kadın şaşkın: emeğinizin hakkı bu, bizi bu işleri pek bilmeyiz ama bizim bir akraba varda bu devirde devlete işin düşerse, memura emeğinin hakkını vermezsen işin görülmez dediydi de
 
bu sözler üzerine aydın bey bir yandan önündeki dosyayı imzalarken diğer yandan ses tonunu biraz yumuşatarak konuşmasını sürdürüyor: tamam işiniz halledildi işte, bu arada size bunu söyleyen akrabanıza selam söyleyin ve şunu da unutmayın memura emeğinin hakkını devlet verir zaten birde vatandaşın vermesine kesinlikle gerek yok, şimdi siz alın şu parayı, kendinize bir şeyler alın ve bir daha da hiçbir devlet memuruna böyle bir şey teklif etmeyin
 
kadın şaşkınlıkla ve utançla teşekkür ederek uzaklaşıyor aydın beyin masasından ve kapıdan çıkıp gidiyor
 
aydın bey yine düşünceli
 
Odadaki Tek kadın memur sevim hanım, aydın beye dönerek: aydın bey çok yerinde bir davranıştı, sizden öğrenecek daha çok şey olduğunu bir kez daha gösterdiniz
 
söze metin bey giriyor: evet sevim siz henüz gençsiniz tabiki bizlerden öğreneceğiniz çok şey var yalnız aydının o dosyayı açıp içindekini gördüğünde bir an durup alıp almamakta tereddüt ettiğini gördüm yada bana öyle geldi, umarım bana öyle gelmiştir çünkü ben bu bir anlık tereddütü bile aydının karakterine yakıştıramam
 
sözü aydın bey alıyor: sen beni yıllardır tanıyorsun, öyle bir tereddüt olabilir mi metin abi
 
metin bey yanıt veriyor: bu zamana kadar hiç olmadığını biliyorum ama yaşam çok zorlaştı ve ortam insanı bazı şeylere özendiriyor farkındayım ama umarım olmaz aydın
 
mehmet bey söze giriyor: neden olmasın abi insan bu yaşam şartlarında parayı nerede görse tabi tereddüt eder, gayet normal
 
cemil kararlı bir şekilde söze giriyor: ama insan ne kadar zor durumda olursa olsun söz konusu onuru olduğunda bir an bile tereddüt etmemeli bence
 
Ortamın gerildiğini anlayan sırrı konuyu değiştirmek istercesine söze giriyor: arkadaşlar geçen gün gazetede bir yazı isteyen 2000li yıllara mektup yazabiliyormuş
 
Aydın bey söze giriyor: nasıl olacakmış bu?
 
Sırrı bey yanıt veriyor: sen mektubu yazıyormuşsun, postaneye veriyormuşsun verdiğin mektup 15 yıl postanede kasalarda tutulduktan sonra 2000 yılı olduğunda yollayacağın kişiye ulaşıyormuş
 
bu sırada aydın beyin kafasında bir ışık yanıyor: bu fikir bana cazip geldi doğrusu
 
ve aydın bey biraz daha heyecanlanarak devam ediyor: arkadaşlar var mısınız bu 2000e mektup kampanyasına katılmaya, hepimiz ikişer mektup yazalım biri ailemize, biri iş arkadaşlarımıza, yani birbirimize ne dersiniz
 
Odadaki tüm personel tabi neden olmasın diyerek onaylıyorlar aydın beyin önerisini
 
                                                                   12
Aydın bey bu onaydan da cesaret alarak devam ediyor: hadi o zaman arkadaşlar bu gece yazmaya başlayalım kabul mü
 
tüm personel hep bir ağızdan aydın beyin önerisini kabul ediyor: tabiki kabul
 
 
 
ve sahne kararıyor
 
 
 
sahne 8
 
 
 
 
sahnenin diğer tarafı yavaşça aydınlanıyor
 
 
 
Ev ortamı ve çalışma odası olduğu çalışma masasından, masanın üzerindeki daktilodan, arkadaki kütüphaneden anlaşılan bir oda ve odada karşılıklı konuşan ekrem bey ve aydın beyin kızı sevgi
 
sevgi konuşuyor: ekrem abi yardımın için sağol, 1inci sınıfta olduğundan henüz üniversite derslerine alışamadım biraz zorlanıyorum
 
ekrem bey söze giriyor: o nasıl söz sevgi, tabiki her istediğin konuyu, her zaman sorabilirsin
 
sevgi yanıt veriyor: sen hep ya gazetedesin, ya anakaradasın, seni göremiyoruz ki ekrem abi, nasıl soru soralım
 
ekrem yanıt veriyor: haklısın sevgi, yıllardır ilk kez bugün kendime tatil verip evde kaldım
 
sevgi devam ediyor konuşmaya: ekrem abi bu kadar yoğun tempo yormuyor mu seni nasıl dayanıyorsun
 
ekrem gözleri uzaklara dalmış şekilde, derin bir nefes alarak yanıtlıyor: çalışmak benim için bir kaçış sevgi, bazı şeyleri düşünmemem için sürekli çalışmam gerek
 
sevgi konuşuyor: kaçtığın nedir ekrem abi, hala özlem ablayı mı düşünüyorsun
 
ekrem bey kendini toparlamaya ve konuyu değiştirmeye çalışarak: hadi sevgi bırakalım bunları, eee anlat bakalım annen baban nasıl, umutla anlaşabiliyor musun bakalım hatırlıyorum da küçükken hep kavga ederdiniz kardeşinle
 
sevgi yanıtlıyor: yok umutla artık kavga etmiyoruz, ateşkes imzalayalı çok oldu ama babam
 
ekrem bey endişeyle: ne oldu sevgi babanla ilgili bir sorun mu var
 
sevgi yanıt veriyor: yok ekrem abi önemli bir sorun yok, normal her evde yaşanan kuşak çatışması işte
 
ekrem bey: iyi ciddi bir sorun olmasında, ufak tefek sorunlar her evde olur
 
 
                                                                    13
bu sözlerin ardından kısa bir sessizlik sonrası ekrem bey yine sözü alıyor: eee sevgi artık genç kız olduğuna göre senin erkek arkadaşın falanda vardır şimdi, söyle bakalım aşk hayatı nasıl gidiyor
 
sevgi biraz utanarak Yanıt veriyor: yok ekrem abi nerdeeee derslerden, koşuşturmaktan aşkı düşünmeye fırsat mı kalıyor ki
 
ekrem bey yüzünde hafif bir gülümsemeyle: sevgi o okul yıllarını bizde yaşadık, çok iyi biliriz senin gibi güzel bir genç kızı üniversiteli gençler boş bırakmaz, sen düşünmesen de düşündürürler, hem bunda çekinmeni gerektirecek bir şey yok ki, bilirsin sen eskiden tüm sırlarını bana anlatırdın, ne o büyüdük diye yabancımı olduk
 
sevgi yanıt veriyor: hayır ekrem abi olur mu öyle şey sen benim en iyi sırdaşımsın nasıl unutabilirim bunu, erkek arkadaşım olsa bunu senden saklamayacağımı çok iyi biliyorsun ama şu an gerçekten öyle bir durum yok,
 
Ekrem bey gülümseyerek: tamam sevgi öyle diyorsan öyledir kızma
 
ve ekrem dostça sevginin elini tutuyor, tam bu sırada iki genç arasında ufak bir yakınlaşma göze çarpıyor
sonra sevgi hafif bir telaşla ve telaşını hissettirmemeye çalışarak: ben gideyim artık, saatte epey geç olmuştur, annemde merak eder zaten, hem yalnız başına bir erkekle bir kızın bu kadar bir baş başa kalması hoş karşılanmaz bu binada değilmi ekrem abi? Artık çocuk değiliz nede olsa
 
ekrem sözü alıyor: ne güzel sohbet ediyorduk ama evet sevgi sende haklısın, hadi git annen merak etmesin
 
sevgi ayağa kalkıyor, kapıya yöneliyor ve konuşmaya devam ediyor, herşey için tekrar teşekkürler ekrem abi
 
ekrem bey konuşuyor: bir şey değil sevgi ne yaptım ki, hatta evime kadar gelip birkaç saatte olsa yalnızlığımı paylaştığın için ben mutlu oldum, hem sende biliyorsun bana her konuda güvenebilir, istediğin soruyu sorabilirsin, bu arada evdekilere selamlar
 
sevgi gülümseyerek kapıdan çıkıyor
 
ekrem bey, sevginin ardından açık kalan kapıyı yavaşça kapatıyor
 
 
 
 
ve sahne kararıyor
 
 
 
sahne 9
 
 
sahnenin diğer tarafı yavaşça aydınlanıyor
 
 
Sahnede Aydın beyin evi ve oturmuş sohbet eden aydın bey ve eşi selda hanım görülüyor, evin oğlu umut çoğu zaman olduğu gibi yine bir koltuğa kurulmuş pür dikkat TV izliyor
 
 
                                                               14
ilk söze başlayan selda hanım oluyor, yorgun bir halde: şu sınav sorularını hazırlamakta insanı epey yoruyor
 
aydın bey söze giriyor: hanım sende gerçekten çok yoruluyorsun, bir yandan öğretmenlik, diğer yandan ev hanımlığı, öte yandan çocukların sorunları derken arada eriyip bitiyorsun, tüm yük senin omuzlarında, nasıl dayanıyorsun bilmem
 
Selda hanım aydın beye içten bir şekilde gülümseyerek: ama mesleğimi ve evimi çok seviyorum, şikayetçi değilim, hiçbir zamanda olmayacağım, sen merak etme aydın
 
Tam bu sırada kapı zilinin sesi duyuluyor, evin oğlu umut, TV*nin karşısından doğruluyor ve ablam geldi herhalde diyerek koşup kapıyı açıyor ve evin kızı sevgi kapıda görülüyor
 
aydın bey ve Selda hanım oturdukları koltuktan kalkmadan, kapıya doğru hafifçe kafalarını çevirerek yumuşak bir sesle: hoşgeldin kızım
 
Bu arada sevgi kapıdan içeri giriyor bir yandan da ailesine yanıt veriyor gülümseyerek: hoş bulduk
 
Bu arada kardeşi ile birlikte gelip ailesinin yanında bir koltuğa oturuyorlar
 
Aydın bey kızına dönerek: ekremle sohbetiniz nasıl geçti kızım, sorularına yanıt bulabildin mi, dersine yardımcı oldu mu ekrem
 
Sevgi bir anlık tedirginlik yaşadıktan sonra yanıtlıyor. Evet baba çok yardımcı oldu, ekrem abi tüm sorularımı yanıtladı sağ olsun, kafamda soru kalmadı
 
burada Selda hanım söze giriyor: bu aralar bizim kız ekremle çok samimi olmaya başladı ama hadi hayırlısı
 
Sevgi annesine biraz kızarak: anne sen ne demek istiyorsun, ekrem abiyle biz çocukluk arkadaşıyız, biz her zaman samimiydik zaten, o ima nereden çıktı anlayamadım
 
Selda hanım yanıt veriyor: kızım ne var bunda kızacak, bu gayet normal, hem ekrem aslan gibi bir genç, her genç kız ondan etkilenebilir, aranızda o kadarda fazla yaş farkı yok, düşünüyorum da ekrem gibi bir damadım olması hiçte fena olmazdı
 
Aydın bey söze giriyor: Selda sen söyleyince şöyle bir düşündüm de gerçekten böyle bir şey olsa ne güzel olur, ekrem gururla damadım diyebileceğim ender insanlardan biridir
 
 umut tv*den hafifçe kafasını çevirerek muzipçe söze giriyor: evet ekrem abiye enişte demek çok güzel olurdu, okulda da ne hava atardım arkadaşlara
 
Sevgi sinirli olduğunu belli ederek: ben odama gidiyorum diyor ve sahneden ayrılıyor
 
Aydın bey Selda hanıma dönerek: Selda nereden çıkardın bu imayı şimdi
 
Selda hanım ses tonunu azaltarak yanıt veriyor: aydın, ekremin adını duyduğu zaman, sevginin nasıl tedirgin olduğunu görmedin mi?,
 
aydın bey yanıt veriyor: evet ama Selda onlar çocukluk arkadaşı hemen yanlış düşünmeyelim, önce bir kızın ağzını ara bakalım, kızımın gönlü varsa eğer bende ekreme sorarım
 
Bu sözün üzerine Selda hanım: ne olmuş çocukluk arkadaşıysa, seninle bizde okul arkadaşı değilmiydik üniversite yıllarında hem birşeyi anlamak için ille de sormaya gerek olduğunu
                                                                    15
sanmıyorum, sevgi yeni gelişmekte olan bir genç kız bu duyguyu kabullenmesi biraz zaman alacak, bence en iyisi hiçbir şey sormayıp zamana ve herşeyi onların duygularına bırakmak
 
Bu sözler üzerine aydın bey yanıt veriyor: evet belkide sen haklısın Selda
 
Bir süre sessizlikten sonra evin oğlu umut, oturduğu yerden yavaşça kalkarak dikkatle izlemekte olduğu TV’nin yanına gidiyor ve kapatma tuşuna bastıktan sonra anne ve babasına yönelerek: anne, baba, ben yatıyorum, hadi size iyi sohbetler
 
Selda hanımla aydın bey birlikte yanıt veriyor: hadi oğlum iyi geceler, iyi uykular sana, bizde birazdan yatacağız zaten
 
umut yavaşça yürüyor ve sahnenin yan tarafındaki oda kapısından çıkarak sahneden ayrılıyor
 
Oğlunun ardından Aydın beyde ayağa kalkıyor: seldacığım bende yatak odasına gidiyorum biraz dinleneceğim, senin çok işin var mı daha
 
Selda hanım yanıt veriyor: ben biraz daha oturup bir şeyler okumak istiyorum, hem daha erken, bu saatte yatmakta nereden çıktı aydın
 
Aydın bey yanıt veriyor: uyumak için yatmıyorum Selda, iş yerinde arkadaşlarla karar aldık 2000 yılına 2şer mektup yazacağız, mektuplardan biri ailelerimize biri, iş arkadaşlarımıza yazılacak ve bu mektuplar tam 2000 yılında sizin elinize geçmiş olacak
Selda hanım: yani 2000e mektup kampanyasına sizde katıldınız, anladım, gazetede okumuştum o kampanyayı, ne güzel olur 2000 yılında birlikte okuruz aydıncığım, okur ve bir yandan uçan otomobilimizle marsa, aya seyahat ederken şu anki halimizi, ülkemizin içler acısı halini hatırlar ve güleriz
 
Selda hanım bir ara düşünüyor ve konuşmasına devam ediyor: tabi o günlerde enflasyon, geçim sıkıntısı, terör, iltica, gibi şeyler çok geçmişte kalmış olacak değilmi aydın
 
aydın bey umutla Yanıt veriyor: eee tabiki Selda, 21inci yüzyılda terörün, ilticanın, lafımı olur, çoğu insan o kelimelerin ne anlama geldiğini bile çoktan unutmuş olur sanırım
 
Selda hanım gözleri parlayarak konuşmaya devam ediyor: 2000li yıllarda çoktan AET’ye girmiş bir Avrupa ülkesi de oluruz, hem şu anlamsız yasakların, kısıtlamaların, işkencelerin hiçbirinden de eser kalmaz değilmi aydın
 
Aydın bey onaylıyor: tabiki Selda, 21inci yüzyıl adı üzerinde uzay çağı, herşey çok farklı ve çok güzel olacak inan bana
 
Bu sözler üzerine Selda hanım gülümseyerek şu yanıtı veriyor: o halde bizde de uçan otomobilimize binip gezegenleri seyahat etmekten başka bir iş kalmıyor nasıl olsa ev işlerini de robotlar yapacak
 
aydın bey yüzünde hafif bir gülümsemeyle: Selda ben yaşım itibariyle o günleri görebileceğimden fazla umutlu değilim, zaten o günleri görsem de o günlerde uçan otomobile binecek halde olacağımı hiç sanmıyorum ama sen benim yerime çocuklarımız ve torunlarımızla gidersin artık marsa ve aya
 
Selda hanımın kaşları çatılıyor: aydın o nasıl söz öyle, tabiki sende olacaksın, biz o mektubu birlikte okuyacağız, birlikte bineceğiz uçan otomobilimize, sen olmadan benim çocuklarla torunlarla ne işim var
 
 
                                                                        16
Selda hanım ses tonunu biraz yumuşatarak konuşmasını sürdürüyor: hadi hadi bunları çıkar kafandan şimdi git te mektubunu yaz
 
Aydın bey: tamam Selda, iyi geceler. Diyor, yavaşça yürüyerek yandaki oda kapısına geliyor, oda kapısından çıkarak sahneden ayrılıyor
 
Selda hanım koltukta oturup halde, önündeki sehpanın üzerinde duran kitabı eline alıyor ve okumaya başlıyor
 
bu arada sahnenin ışıkları yavaş kararıyor ve sadece Selda hanım görünecek şekilde bir ışık kalıyor sahnede
 
Selda hanım bir ara kitabı elinde tuttuktan sonra sanki kafasında bir şimşek çakmışçasına heyecanlanıyor ve bu heyecanla elindeki kitap yere düşüyor
 
Selda hanım korku ve heyecanla konuşmaya başlıyor: bu karanlık nedir köyle tanrım, acaba 2000li yıllar gerçekten bu kadar güzel mi olacak, ya tam tersi olursa, bu karanlık yoksa, yoksa geleceğin bir habercisi mi, ne olur söyleyin, biriniz ses veriiiiiin...
 
 
   Ve sahne kararıyor
 
 
1 perdenin sunu
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                               17
 
 
 
 
                    GELECEĞE BİR MEKTUP
 
 
2 perde
 
 
sahne 1
 
 
 
Perde açıldığında bir evin salonundayız, ancak bu ev aydın beyin evine hiç benzemiyor, aydın beyin eski kanepelerinin aksine bu ev 2007 modasına uyumlu İtalyan mobilyalarla özenle döşenmiş bir yalı adeta ve aydın beyin evindeki o 80lere ait tvnin aksine 150 ekran bir plazma duvarı süslüyor ancak duvarda asılı bulunan küçük bir çerçeve içinde aydın beyin gülümseyen resmi dikkat çekiyor
 
ve sahneye elinde cep telefonu ile hararetli bir şekilde konuşan 50li yaşlarında bir bey giriyor, bu beyin bir önceki perdedeki genç gazeteci ekremden başkası olmadığını anlamamız için çok dikkatlice bakmamız yeterli oluyor, evet bu kişi genç idealist gazeteci ekremin ta kendisi, ancak geçen yıllarla birlikte ekrem beyin yüz hatları biraz değişmiş, gözlerindeki heyecan, pırıltı, bitmez tükenmez çalışma azmi gitmiş, yerini yorgunluk ve bezginliğe bırakmış, her sakinliği ve soğuk kanlılığıyla görmeye alıştığımız ekremin anlaşılmaz bir hırsla ve öfkeyle cep telefonuyla konuşması dikkat çekiyor. Konuştuğu kişinin sesi duyulmuyor
 
Ekrem telefonda öfkeyle ses tonun yükselterek ve hırsla sahnenin bir ucundan diğer ucuna koşturarak: neden şimdi iktidarın aleyhine haber yapıp sür manşetten veriyorsunuz kardeşim
 
tam ihaleyi kapatacağımız anda siz bana sormadan neden kendi başımıza iş çeviriyorsunuz
ihaleyi rakiplerimiz mi kazansın siz bunu mu istiyorsunuz
 
kusura bakmayın siz rakip medya grubu için mi çalışıyorsunuz, yoksa benim için mi?
 
eğer onlar için çalışıyorsanız gidin orada çalışın efendim
 
bırakın kardeşim bunları yok büyük bir yolsuzluk dosyası bulmuşlar, yok ülke kaynakları yeşil sermayeye aktarılıyormuş, kardeşim bize ne bunlardan
 
halk artık bu tip haberlerle ilgilenmiyor bile
 
hemen değiştirin şu manşeti, bu gazete böyle çıkamaz
 
sür manşete kaya çilingiroğlu ile hülya avşarın bir haberini koyun
 
birde nerden bulalım hülya avşar haberini diyorlar yahu, bulamazsanız uydurun kardeşim bir şeyler gazeteci değil misiniz kaleminizi kullanın, mesleğinizi de size ben mi öğreteceğim,
 
diyor ve aynı hırsla telefonu kapatarak koltuğun üzerine fırlatıyor, sahnede bir süre daha hiçbir şey söylemden dolaştıktan sonra kendisi de koltuğa oturuyor,
 
                                                                              18
Bu sırada sahneye 40 yaşlarında bir bayan giriyor, bu bayanın aydın beyin kızı sevgi olduğu biraz dikkatli bakıldığında anlaşılıyor, ancak sevginin güzel yüzüne yıllarla birlikte yorgunluk ve yer yer kırışıklıklar yerleşmeye başlamış, sevginin bu yılların verdiği kırışıklıkları ve yüzüne yansıyan
yorgunluğu ufak makyaj hileleriyle, pahalı giyim tarzıyla ve son moda saç stiliyle kapatmaya çalıştığı hemen belli oluyor
 
sevgi hanım meraklı gözlerle soruyor: ekrem içerideki odadan bağırdığını duydum ne var, ne oldu, yine gazetede bir sorun mu var
ekrem bey yumuşak ve sıkıntılı bir sesle yanıt veriyor: önemli birşey yok karıcığım, her zamanki gibi iş meseleleri işte
 
Sevgi hanım umursamaz bir tavırla: haa iyi bende ciddi birşey sandım
 
Ekrem beyin sevgi hanımın kıyafetini ve makyajını fark ediyor, dışarı çıkmak üzere olduğunu anlıyor ve soruyor: yine nereye sevgi
 
Sevgi hanım omzuna taktığı çantasını düzelterek yanıt veriyor: akşam Fehmi beylerin düzenlediği balo var ya unutun mu, gece için hazırlanacağım biraz, hem gece için hazırlattığım kıyafeti alacağım. Hem kuaförüme gidip saçlarıma falan şekil verdireceğim
 
Ekrem bey yanıt veriyor: ama karıcığım bunlar için dışarı çıkmana gerek yok ki, şoföre söyleyip kıyafetini aldırsaydın ya, kuaförü de eve çağırabilirdin
 
Sevgi hanım: evet ekrem ama biraz hava almak istiyorum
 
Ekrem bey pekte umursamayan bir ses tonuyla: iyi sen hava al bende birazdan gazeteye uğrayacağım, akşam Fehmi beyin gecesinde buluşuruz
 
Sevgi hanım: tamam diyor ve kapıya yönelerek sahneden ayrılıyor, bu sırada ekrem beyin oturduğu yerden hiç kıpırdaması ve elindeki bir kaç kağıtla ilgilenmesi dikkati çekiyor
 
Ve sahneye 18 yaşlarında, kumral uzun boylu, ince yapılı, iyi giyimli bir genç kız geliyor, sevgi hanımın çıktığı kapıya yönelerek, ekrem beye başını çevirmeden gençliğinin verdiği heyecanla: baba ben çıkıyorum
 
Ekrem bey oturduğu yerden kalkmadan ve elindeki kağıtlarla ilgilenmeye devam ederek: Dilara sen evde miydin kızım
 
Genç kız biraz duraklayarak yanıt veriyor: evet baba evdeydim şimdi çıkıyorum
 
Ekrem bey tavrını hiç değiştirmeden: tamam kızım çık, hee bu arada kardeşim nerde kızım
 
Dilara kapıdan çıkmaya hazırlanırken yanıt veriyor: bilmiyorum baba her zamanki gibi odasında bilgisayar başındadır, hee baba bu gece beni beklemeyin arkadaşlarla biraz bir yerlerde takılacağız
 
Ekrem bey umursamaz bir tavırla: tamam kızım
 
Ve genç kız kapıdan çıkarak sahneden ayrılıyor. Ardından ekrem bey oturduğu yerden kalkıyor, elindeki kağıtları cebine koyuyor, karısının ve kızının çıktığı kapıya yönelerek kendiside sahneden ayrılıyor
 
Ekrem bey sahneden ayrıldığında sahnenin diğer tarafından 15 yaşlarında cılız, kumral, neredeyse hafif kamburu çıkmış gibi yürüyen, spor giyimli bir çocuk cep telefonuyla konuşarak geliyor sahneye: evet hakan ben şahin
                                                                 19
ya o kız yaramazdı zaten bana ya
 
ben o yüzden üzerinde durmadım fazla
 
eee tabi ne sandım oğlum, bu işler böyle
 
neeee bara mı
 
mehmetle filiz yine sahte kimlikle bara mı gitmişler
 
oğlum sana bir sürprizim var bu gece
bu gece bizde bardayız
 pc sağ olsun oğlum
 
ya abi bu sahte kimlik olayını çok sevdim ya
 
Çocuk oyuncağı abi biz bunu neden mehmetten önce düşünemedik ki
 
hatta bu işi o kadar sevdim ki sana da bir tane yaptım
 
tabi oğlum arkadaşımı unutur muyum
 
evet bu gece iyi dağıtacağız, bir kaç kız götürürüz tabi oğlum
 
hadi sen şimdi akşam için hazırlanmaya başla
 
ben dileğe gidiyorum
 
abi kafayı taktım kıza kurtuluşu yok ayarlayacağım
 
fazla konuşma hadi hadi allah versin, by
 
Ve telefonu kapatıyor
 
pantolonunun cebinden 2 adet sahte nüfus cüzdanı çıkarıyor, eline aldığı nüfus cüzdanlarını gözleriyle sessizce inceliyor, bir an gözlerinde hain bir ışıltıyla gülümsüyor ve elindeki nüfus cüzdanlarını tekrar cebine yerleştiriyor ve ailesinin daha önce çıktığı kapıya yönelerek sahneden ayrılıyor…
 
 
ve sahne kararıyor
 
 
 
sahne 2
 
sahnenin diğer tarafı yavaşça aydınlanıyor
 
şık giyimli beyler, türbanlı ve türbansız birbirinden şık hanımlar, ayakta, resmi bir şekilde sohbet ediyor, her birinin elinde bir kadeh. Fondan hafif bir piyano sesi duyuluyor, Ortamda önemli bir gece olduğunu belli eden bir hava hakim
 
şık giyimli hanımların ve beylerin arasında sevgi hanım ve ekrem beyin 60 yaşlarında, beyaz saçlı bir bey ve yine aynı yaşlarda, sarışın, hafif şişmanca bir hanımla konuştukları göze çarpıyor
 
                                                                          20
 
söze ilk başlayan 60 yaşlarındaki beyaz saçlı bey oluyor: hoş geldiniz ekrem bey davetimizi kabul edip gecemizi onurlandırdığınız için size ve değerli eşinize teşekkür ederim
 
ekrem bey keyifli bir şekilde yanıt veriyor: ne demek Fehmi bey, asıl ben teşekkür ederim beni ve eşimi bu geceye davet ettiğiniz için, hem sizin davetlerinize hiçbir zaman hayır demem bilirsiniz
 
fehmi bey yanıt veriyor: eksik olmayın ekrem bey, biliyoruz
 
ve gözlerini sevgi hanıma çevirerek konuşmaya devam ediyor: hanım efendi siz nasılsınız
 
Sevgi hanım gülümseyerek yanıt veriyor: iyiyiz fehmi bey nasıl olalım, iş güç işte,
 
sevgi hanım fehmi beyin yanında duran sarışın, toplu hanıma dönerek, ayşe hanım siz nasılsınız, biraz durgunsunuz bugün, bir sorununuz yoktur umarım
 
ayşe hanım yanıt veriyor: sorun yok sevgi hanım merak etmeyin, malum geçen ay hacı olduk, üzerimizde onun ağırlığı var hala
 
sözü fehmi bey alıyor, heyecan içinde: eee tabi kolay değil, kutsal toprakları gördükten sonra etkisinden kolay kolay kurtulamıyor insan
 
tam burada söze ekrem bey giriyor aynı heyecanı sürdürerek: evet fehmi bey sizi çok iyi anlıyorum, umarım birgün bize de nasib olur o kutsal yerleri görmek
 
ekrem bey bu sözleri söylediği sırada sevgi hanımın şaşkın ve eşini onaylamaz bakışları gözden kaçmıyor
 
fehmi bey sevgi hanımın bakışlarını fark etmeden ekrem beyle konuşmaya devam ediyor: ekrem bey bilirsiniz sizi çok severim amma sizin grubunuza bağlı gazetelerden birinde çıkan bir haber biraz keyfimizi kaçırdı, bunca yıllık dostluğumuza da hiç yakıştıramadım doğrusu
 
ekrem bey telaşla soruyor: hangi haber fehmi bey, şu yeşil sermaye haberi mi?
 
ve sorunun yanıtını beklemeden aynı telaşla konuşmasını sürdürüyor: o haberi arkadaşlar benden habersiz yayınlamışlar fehmi bey inanın sabah haberi gördüğünde bende şok oldum, hatta sabah haberi okuduğumda genel yayın müdürünü aradım ve biraz sert konuştum ama eğer grubumuzda sizi rahatsız eden bir haber yayınlandıysa bu derhal telafi edilir hiç şüpheniz olmasın
 
fehmi bey biraz gergin bir tavırla: umarım bundan böyle grubunuzun yayın organlarında yayınlanacak haberlere karşı daha fazla ilgi gösterirsiniz ekrem bey; neyse biz artık gidelim, malum diğer konuklarla da ilgilenmemiz gerekiyor, şimdilik hoşça kalın aziz dostum gece boyunca tekrar görüşürüz inşallah
 
fehmi bey ve ayşe hanım uzaklaşırken ekrem bey ve sevgi hanımın sesi duyuluyor: umarım görüşürüz,
 
ve sahne kararıyor
 
Sahne 3
 
bol ışıklı, çoğunluğu gençlerden oluşan, kalabalık bir bar ortamı, fondan gürültülü bir müzik sesi duyuluyor, ortamdaki gençlerin çoğunluğu dans ediyor, bir kaç genç barda oturup sohbet ediyor, bu kalabalık arasında barda oturmuş birbirleri ile heyecanlı ve yüksek müzik sesinden bağırarak seslerini duyurmaya çabalayan bir şekilde konuşan 2 genç dikkati çekiyor
                                                                               21
 
dikkatli bakıldığında bu gençlerden birinin ekrem beyin oğlu şahin olduğu anlaşılıyor
 
ilk olarak Ekrem beyin oğlu şahin alıyor sözü: nasıl buldun hakan beğendin mi
 
diğer genç duymaya çalışarak: neyi
 
şahin sesini daha da yükselterek: bar ortamını diyorum, nasıl bulun, kızlar falan ha
 
hakan gözleri parlayarak: süper abi ya, şu kızlara bak cennet burası cennet
 
hakan içkisinden bir yudum aldıktan sonra gözleriyle hafifçe işaret ederek, şahine: şşştt abi şu kız saatlerdir sana bakıyor
 
şahin belli etmemeye çalışarak, biraz mahcup bir şekilde yanda oturan kıza bakar
 
kız 25 yaşlarında, sarışın, bar havasını iyi bildiği belli olan bir bayandır
 
şahinin kendisine baktığını fark eder ve önce sahne doğru gülümser, daha sonra sandalyesini şahin ile hakanın bulunduğu yöne doğru çekerec götürür ve oturur
 
genç bayan çocuklara yönelerek konuşmaya başlar: merhaba, umarım beklediğiniz birileri yoktur, tanışabilir miyiz
 
hakan ile şahin hep bir ağızdan, heyecanla: yok yok tabiki yok tanışabiliriz, neden tanışmayalım
 
kız yüzünde hafif bir gülümsemeyle söze girer: siz kaç yaşınızdasınız doğru söyleyin bakalım
 
 şahin aldırmaz ve çapkın bir tavırla yanıt verir: 15, sorun mu var
 
kız yüzündeki gülümsemeyi bozmadan: hımmm demek sizde sahte kimlikle takılanlardan sınız
 
dedikten sonra devam eder: yoo neden mahsuru olsun, size nasıl hitap edeyim, benim adım esra
 
şahin dahada rahatlamış bir şekilde, adeta bir playboy tavrı ile yanıt veriyor: benim adım şahin kerimoğlu
 
bunu söyledikten sonra bir beyefendi edası ile esranın elini öper
 
sonra hakan sözü alır şahinin tavrının aynı nı takınmaya çalışır ama pek başarılı olamaz: şey ben hakan arslan
 
ve sağının yaptığı gibi kızın elini nazikçe öper
 
kız bu iki çocuğun yaptığı hareketi biraz yadırga ve gülümser
 
şaşkınlıkla ve daha bir ilgiyle bu 2 gence yönelir: siz ünlü medya patronu ekrem kerimoğlu ve ünlü armatör mahmut arslanın oğullarımı sınız yoksa
 
Gençler kibirli ve kendine güvenen bir tavırla: evet tabiki
 
kız heyecanla gözleri parlayarak devam eder inanmıyorum ekrem kerimoğlu ve mahmut arslanın oğulları ile ben aynı barda takılıyorum hee, vay bee
 
gençler kendilerinden emin bir tavırla: ehh öyle ışte
                                                                    22
dedikten sonra şahin konuyu değiştirmeye çalışır gibi söz alıyor: sen burda tek misin, senin gibi güzel bir kız nasıl böyle tek başına dolaşıyor
 
kız yanıt veriyor: ya her gece arkadaşlarla çıkardım, bu gece tek takılayım dedim ya, iyiki de çıkmışım baksana sizinle tanıştım
 
ve kız söze devam ediyor: hadi çocuklar burada böyle oturulmaz, oturmaya mı geldiniz, biraz dağıtalım ya, hadi hadi dansa
 
gençler ilk kez ortamda bulunmanın ve yaşlarının verdiği mahcubiyetle, başta biraz cekinselerde, ersanın verdiği cesaret ile kendilerini bir anda dans eden gençlerin arasında buluyorlar ve alkolün etkisi ile basliyorlar diğer gençler gibi çılgınca, hatta yer yer seksi sayılabilecek danslara
 
Ve sahne kararıyor
 
Sahne 4
 
sahnenin diğer tarafı aydınlığında bar çıkışını ve bardan çıkan kalabalık arasında şahin ve hakanı iki kızın kolunda zar zor yürümeye çalışırken ve kahkahalar atarken görüyoruz
 
kızlardan biri daha önceki sahnedeki esra, şahinle sarmaş dolaş bir halde görülüyor, diğer kız ise 20 yaşlarında, uzun boylu bir estetik güzeli, o da hakana sarılmış
 
aşırı samimi bir halde kapıdan çıkıyorlar ilk sözü hakan alıyor kahkahalar atarak: uçtuk abi uçtuk, hala uçuyorum ya
 
aynı kahkahalar arasında şahin sözü alıyor: ersanım verdiği haplar bizi uçurdu ya kendini çok iyi hissediyorum, hayatımda hiç bu kadar iyi olmamıştım ya
 
ve aynı kahkahayla devam ediyor: yalnız arabayı kim kullanacak onu bilmiyorum, babamda yeni almıştı o arabayı
 
sözü esra alıyor gözleri parlayarak: ben kullanırım şahin sen kafanı yorma, hem gece daha devam ediyor, arabayı bir yerlere çekip uçmaya devam anlarsın ya
 
hakan aynı kahkahayla, gece devam mı ediyor, saat sabah 5 ama
 
Kızlar sözü alıyor: aaa bizim için tabi gece yeni başlıyor ama sizi evinize bırakabiliriz uykunu geldiyse, çok eğlenecektik ama çocuksunuz tabi uykunuzun gelmesi normal ne yapalım, daha haplarımızda vardı eğlencelik
 
şahin hemen söze atlıyor, otomobilin anahtarlarını ceplerinde bir süre arayarak zar zor bulup esraya uzatarak: ne uykusu kızlar bomba gibiyiz bakmayın siz ona hadi binelim arabaya da uçurun bizi, nereye olursa kızlar
 
ve sahne kararıyor
 
SAHNE 5
 
sahnenin diğer tarafı aydınlanıyor, sahnede büyükçe dikdörtgen bir toplantı masası, masanın etrafında iyi giyimli 10 bey 5 hanım sıralı bir şekilde oturuyor
 
ekrem beyin eşi sevgi hanım masanın sağında ilk sırada sessiz bir şekilde konuşulanları dinliyor
 
 
                                                                        23
masanın en başında oturan ekrem bey söze başlıyor: arkadaşlar dünkü ihaleyi kaybettik, ayrıca tmsf'de bizi sıkıştırmaya başladı borçlar için, kısacası hükümetle ilişkilerimiz bozuluyor, şimdi durum değerlendirmesi için buraya toplanmış bulunuyoruz
 
kısa bir sessizlikten sonra masanın sağ tarafından 3'üncü sıradaki sarışın 25-30 yaşlarındaki genç bayan söz alıyor, önündeki dosyayı ekrem beye uzatarak: mali durumumuzu belirten dosyamız burada, 1 yıllık gelir gider ve borçlanma dokümanlarını araştırdım ve geçen yıllarla karşılaştırdım, önümüzdeki dosyada da görüleceği gibi aslında grubumuzun daha önce daha bunalımlı mali dönemleri olmuş, ayrıca fazla gecikmiş bir borcumuzda bulunmamakta, tmsf'nin neden şu an bizi bu denli sıkıştırdığını anlamak zor
 
ekrem bey bir yandan bayanın uzattığı dosya*yı incelerken bir yandan da sesli düşünür halde konuşuyor: ilginç doğrusu, gerçektende görünürde ciddi bir kriz yok
 
ekrem beyin sol yanında oturan saçı dökülmüş göbekli bey sinirli bir şekilde sözü alıyor: herşey o 3 günlük yeşil sermane dosyasından sonra başladı, 3 gün sonra haberleri durdurduk ama hükümet taktı bir kere ışte, zaten medya'yı yok etmeye bahane arıyorlardı bizde bahaneyi vermiş olduk elimizle, siz beni uyarmıştınız o haberi yayınlanmadan yayından kaldırmalıydık, allah kahretsin
 
ekrem bey yorgun ve yılgın bir halde iç çekiyor ve arkasına yaslanıyor, yorgun bir sesle yanındaki adamın sözünü kesiyor: hayır sayın genel yayın yönetmenim lütfen kendinizi suçlamayın anlıyorum herşeyi anlıyorum, o haber dosyası bir bahaneydi hükümet için, bu olmasaydı mutlaka başka bir bahane bulurlardı, doğru grubu, gerçek grubundan sonra sıra bize geliyor anlaşılan, doğru grubu ve gerçek grubu gözümüzün önünde eriyip giderken biz seyirci kalmış ve tek biz kaldık diye sevinerek hükümeti desteklemistik, bunun bize de yapılabileceğini düşünmeden, çanlar çalıyor desenize artık, lütfen kimse kendini suçlamasın, grubumuza birşey olursa tüm suçlu benim sorumluluğu alıyorum, yayın yönetmenim sadece sizden bir ricam olacak, en kısa zaman da yayın kurulunu toplamanızı ve hükümet hakkında daha önce çekinerek yayınlamadığımız tüm dosyaları grubumuza bağlı tüm kanallardan, gazete ve dergilerden yayınlamanızı istiyorum
 
yayın yönetmeni şaşkınlıkla yanıt veriyor: ama ekrem bey bu bizi daha zor bir duruma sokmaz mı, lütfen bir kez daha düşünün
 
ekrem bey pozisyonunu hiç bozmadan, savaşsakta kaybedeceğiz savaşmasakta ali bey, hiç değilse mücadele edelim eski günlerin hatırına, hem ben savaşmadan kaybetmeyi kendine ve gazetecilik onuruma yediremem
 
yayın yönetmeni telaşla: ekrem bey sizi anlıyorum ama grubumuzun saygınlığı onarılmaz derecede yara alır, bu zamana dek hükümeti desteklerken, birden bire bunları ortaya atamayız, halk bize sorar lütfen birkez daha düşünün
 
ekrem bey biraz sesini yükselterek: grubumuzun saygınlığı yıllardır şimdi mi aklınıza geldi ali bey, lütfen ne diyorsam onu yapın, eğer kişisel çıkarlarınız ağır basıyorsa ve dediklerimi yapmaya cesaretiniz yoksa istifanızı verebilir siniz, toplantı bitmiştir
 
bu konuşmadan sonra sessizlik hakim oluyor ve ortamda buz gibi bir hava esiyor
 
masanın etrafında oturanlar şaşkınlıkla ekrem beyin yüzüne ve birbirlerine bakıyorlar
 
 
ve sahne kararıyor.
 
 
 
                                                                     24
SAHNE 6
 
 
Sahnenin diğer tarafı aydınlanıyor, burası ekrem beyin daha öncede gördüğümüz lüks evi, ekrem bey ve sevgi hanım konforlu, 3'lü koltukta oturmuş konuşuyor
 
söze ekrem bey başlıyor sakin ve yorgun bir ses tonuyla: geçen günkü toplantı da neden o kadar sessizdin sevgi
 
sevgi hanım aynı sakinlikle yanıt veriyor: konuşacak birşey kaldı mı ekrem, hemen savaşı başlattın zaten, konuşacak ne vardı ki, toplantıda kimseye söz hakkı vermedin ki sen
 
ekrem bey aynı ses tonuyla yanıtlıyor: haklısın konuşulacak fazla birşey yoktu zaten
 
kısa bir sessizlik
 
sessizlikten sonra sevgi hanım sözü alıyor: grubumuza bağlı medya organlarının yayınlarındaki u dönüşüne halktan ne tepkiler geldi ekrem?
 
ekrem bey umursamaz bir tavırla yanıtlıyor: iyi tepkilerde var kötü tepkilerde, açıkçası pekte umurumda değil tepkiler, ben sadece uzun süredir unutulan birkaç ilkeyi kendim iflas ettirilirken kalanlara hatırlatmak istedim o kadar
 
sevgi hanım söze atlıyor bu sırada: hayır ekrem ilkeler ve etik senin umurunda bile değil, sadece savaşsız yenilmek gücüne gittiği için onurunu kurtarmaya çalışıyorsun
 
ekrem bey yine sakin önündeki sehpadaki kağıtları eline alıp inceler gibi görünerek konuşuyor: evet o da var tabi
 
yine kısa bir sessizlik
 
sessizlikten sonra sevgi hanım konuşuyor: seni tanıyamıyorum artık ekrem, evlendiğim adam sen misin gerçekten, o gelecek vadeden, o herkesin hayran olduğu, araştırdığı haberlerle ülkeyi sarsan gazeteci sen misin gerçekten
 
ve sessizlik
 
bu sessizliği bozan kapı zili sesi duyuluyor sahnede
 
ekrem bey zil sesi ile ilkiniyor, biraz endişeyle: kIm geldi acaba bu öğle vakti, kapıdaki güvenliktende haber gelmedi ama
 
sevgi hanım ortamı sakinleştirmeye çalışarak yanıt veriyor: merak etme ekrem, annem bu sabah geleceğini söylemişti sanırım o geldi
 
bu sırada hizmetçi önlüklü genç bir bayan sahneye giriyor ve direkt kapıya yöneliyor, kapıyı açtığında sahnede önceki perdeden de tanıdığımız, sevgi hanımın annesI ve aydın beyin eşi selda hanım her zaman ki sadeliği, yaşına uygun sade ve şık giyim tarzı ve saç yapısıyla görülüyor, selda hanımda yüzündeki birkaç kırışık dışında fazla da birşey değişmediği ve fiziki bakımdan yılların ondan fazla birşey eksiltmediği aksine artırdığı görülüyor
 
sevgi hanım annesini görür görmez mutlulukla kapıya yöneliyor, bu karede ekrem beyin hiç yerinden kalkmadan, sessizce, sadece bir ara gözlerini kapıya yöneltip ardından tekrar önüne dönmesi dikkat çekiyor
 
                                                                     25
 
selda hanım içeri girerken sevgi hanım selda hanımın elindeki paketleri alıryor bir yandan da coşkuyla konuşuyor: hoşgeldin anne, ne zahmet ettim bunları alıp getirmek için anneciğim, gerek yok ki hediye'ye falan, seni görelim yeter bizim için anne ya
 
selda hanım yanıt veriyor: torunlarıma ufakta olsa birkaç parça birşey almak istedim sevgi ne var bunda, tabiki gerek olmadığını biliyorum
 
sesini biraz sertleştirerek devam ediyor, hem insan bir yere giderken eli boş gider mi çocuğum ayıp değil mi
 
selda hanım oturmak için koltuklardan birine yönelirken, sevgi hanım paketleri çocukların odalarına yerleştirmek üzere hizmetkara veriyor, bir yandan da konuşuyor: aşkolsun anne yabancı mıyız
 
bu sözü söyledikten sonra sevgi hanımda ekrem beyin yanına oturuyor ve karşılıklı sohbet başlıyor, ilk önce selda hanım başlıyor söze, sevecen bir ses tonuyla ekrem beye yönelerek: ekrem oğlum sen nasılsın görüşmeyeli, nasıl gidiyor işler
 
ekrem hafifçe gülümseyerek, sakin bir ses tonuyla yanıt veriyor: iyiyiz selda anne nasıl olsun, işler bir şekilde gidiyor ışte
 
selda hanım belli belirsiz kızına dönerek: çocuklar nerde sevgi, torunlarım evde yokmu
 
sevgi hanım umursamaz bir tavırla yanıt veriyor: bilmiyorum anne herhalde odalarındadır onlarda
 
 sevgi hanım aynı ses tonuyla devam ediyor: umut nasıl anne, ne zamandır haber alamadık
 
selda hanım hüzünlü ve buruk bir sesle yanıt veriyor: o da iyi ışte biliyorsun 17 ağustos gölcük depreminden sonra yaptığı binalar yıkılınca işleri bozulmuştu zaten, davalar falan, onu öyle demir parmaklıklar ardında görmek ağırıma gidiyor
 
sevgi hanımda bu konuşmaları duyunca hüzünleniyor, sesinde hüzünlü bir titreşimle: necla ve çocuklar nasıl anne, onlar iyiler mi bari
 
selda hanım biraz kendini toparlamaya çalışarak: necla iyi, çalışıyor, çocuklarda okula başladılar, iyiler yani, sorunları yok, yaşamaya çalışıyorlar
 
sevgi hanım uzun bir iç geçirdikten sonra: ne yapalım anne hayat bu
 
bu konuşmalar sırasında ekrem beyin bir yerden önemli bir telefon bekler gibi sürekli elindeki telefona bakması dikkat çekiyor
 
konuşma sırasında selda hanımın gözleri duvarda asılı duran aydın beyin resmine takılıyor, bir anda hüzünleniyor selda hanım, gözleri doluyor
 
sevgi hanım bunu fark ediyor ve annesinin kafasını dağıtmak için konuşuyor: bizde bu akşam ünlü sanayici sadık beylerin düzenlediği geceye davetliyiz
 
selda hanım hüznünden sıyrılmaya çalışarak bir yanıt vermek zorunda olduğundan yanıt veriyormuş hissi ile yanıt veriyor: iyi, kızım ne güzel, gidin
 
sevgi hanım bezgin bir halde: neresi güzel anne ya, sıkıcı, formaliteden davetler işte
 
 
                                                                                26
bunlar konuşulurken sahnede kapı zili sesi duyuluyor, hizmetçi kız tekrar sahneye girip kapıya yöneliyor ve kapıyı açıyor, bu arada ev sakinlerinin hiç oralı olmamaları dikkat çekiyor
 
hizmetçi kız kapıyı açtığında ekrem beyin kızı dilara genç bir erkekle içeri giriyor ve kimseye göz ucuyla bile bakmadan merdivenlerden çıkarak odaların olduğu koridora yöneliyor
 
tam merdivenlerden çıkarken sevgi hanım sesleniyor, pekte umursamaz bir sesle: dilara kızım merhaba, bak anneannen gelmiş, hoşgeldin demek yok mu
 
dilara hiç hızını kesmeden genç çocukla merdivenleri çıkmaya devam ederek ve kafasını ev halkına doğru çevirerek pekte umursamaz bir ses tonu ve aceleci bir tavırla konuşuyor: hoşgeldin anneanne
 
bu sözlerden sonra merdivenlerden çıkıyor, üst koridorda ilerleyerek sahneden kayboluyor
 
selda hanım merakla sevgi hanıma dönerek: dilaranın yanındaki bu çocukta kim kızım
 
sevgi hanım yine o umursamaz tavrını takınarak: bilmiyorum anne ama herhalde okul arkadaşı falandır
 
selda hanım dayanamayarak sıkıntılı bir şekilde soruyor: siz hep böyle misiniz
 
sevgi hanıma tuhaf geliyor bu soru, yadırgayarak yanıt veriyor: evet ne oldu, bir sorun mu var anne
 
selda hanım sıkıntıyla yanıt veriyor: yok kızın yok hiçbir sorun yok,
 
ve selda hanımın gözü tekrar aydın beyin resmine takılıyor ancak bu kez sanki öncekinden daha kederli bakıyor aydın beyin resmine
 
ekrem beyin cep telefonunun sesi duyuluyor bu sırada
ekem bey zaten elinde olan telefonu telaşla kulağına götürüyor, sevgi hanımda telaşlanıyor bu sırada, herkes sessizleşip ekrem beye ve telefona odaklanıyor
 
ve ekrem bey telefonla konuşmaya başlıyor: alo, hee salih ne oldu, neeee polis mi, bizim oğlanın orada ne işi varmış o saatte, neeee 2 aydır mı, tamam şimdi emniyet müdürüyle bağlantı kurun medyaya hiç yansımasın tamam mı, böyle birşey hiç olmadı, görmediniz duymadınız, emniyet müdürü ile bağlantıya geçmişken söyle sivil bir görevli gizlice arabayı da şahini de alsın getirsin eve tamam, yaa sen merak etme gerisini haplar için ben onun kulağını çekeceğim tabiki salih
 
bu sözleri söyledikten sonra ekrem bey telefonu kapatıp önündeki sehpanın üzerine biraz sert denebilecek bir şekilde koyar
 
selda hanım telaşla sorar: ekrem oğlum, ne olmuş torunuma
 
ardından sevgi hanım söze girer: evet ekrem ne olmuş şahine anlatsana
 
ekrem bey sıkıntılı bir halde, kesik kesik konuşuyor: bizim şahin
 
sevgi hanım: eee
 
ekrem bey: polis dün gece bir bara operasyon düzenlemiş, şahinde oradaymış, tutuklanmış ışte, geceyi karakolda geçirmiş, üzerinde sahte kimlik olduğundan kimliğini yeni öğrenip haber verebilmişler, çocuk korkmuş olacak ki kimliğini açıklamamış
 
                                                                             27
sevgi hanım telaşla: şahinin barda ne işi varmış, bara nasıl almışlar onu, o daha çocuk, nasıl almışlar onu oraya
 
ekrem bey aynı ses tonuyla yanıt veriyor: sahte kimlik çıkmış dedim ya, sahte kimlikle gidiyormuş ışte, nerden tanısınlar biz çocukları hiçbir zaman medya önüne çıkarmadık ki, rahat büyüsünler diye, arkadaşlarının ifadesine göre çocuk zaten 2 aydır oralarda takılıyormuş
 
sevgi hanım telaşı daha da artarak: neeee 2 aydır mı, bizim nasıl haberimiz olmadı anlayamıyorum, aklım almıyor
 
ekrem bey: getiriyorlar birazdan gelince sorarsın ayrıca soracağımız başka şeylerde var
 
sevgi hanım yine telaşla: neymiş o soracağınız şey, başka ne yapmış
 
ekrem bey sanki boğazına birşey takılıyormuşçasına yutkunarak yanıt veriyor: oğlumuzun üzerinde uyarıcı haplar çıkmış
 
sevgi hanım bu kez telaşla haykırıyor: neeee uyarıcı hap mı? Aman allahım
 
bu haykırışın ardından sevgi hanım oturduğu yerde 2 eliyle yüzünü kapatıyor ve öylece kala kalıyor
 
durumu gören selda hanım oturduğu koltuktan hızla kalkarak kızının yanına gelip oturuyor ve teselli etmek istercesine, küçük bir kız gibi kızının saçını okşuyor
 
bir yandan da şevkat dolu bir sesle konuşuyor: kızım bu kadar telaşlanma, kendini üzme belki bir yanlış anlama vardır, çocuk gelsin konuşalım, bir anlayalım dinleyelim, değilmi, hem benim torunum öyle şey yapmaz, tamam biraz haylaz olabilir ama bu kadarına inanamam
 
Tam bu sırada ekrem bey söze giriyor, kendince eşini teselli etmek ister bir tavırla konuşuyor: evet sevgi, neden bu kadar üzülüyorsun anlamadım, artık tüm gençler oralarda, doğal olarak bizim şahinde o ortamı merak etmiş, o ortamda bulunmak istemiş her genç gibi; medya ya da yansımadı allahtan, geldiğinde kulağını çekeriz olur biter, bu kadar üzülecek ne var sevgi
 
sevgi hanım yüzüne kapattığı ellerini hafifçe aralayarak, göz ucuyla ekrem beye bakıyor ve ağlamaklı bir sesle: demek senin için bu kadar kolay heeee oğlunun uyuşturucu kullanma fikri, sen hala prestijini düşünüyorsun, inanamıyorum yaa, sen nasıl bir insansın böyle
 
bu sözler üzerine ekrem bey hiçbir yanıt vermiyor, sanki bu sözleri duymamış kadar sakin bir şekilde oturuyor
 
selda hanım ekrem beyin sözlerinden sonra iyice sinirlenen kızını sarılarak rahatlatmaya çalışıyor,
 
ve ekrem beyin cep telefonu yeniden acı acı bakmaya başlıyor
 
ekrem bey önce telefonu sehpanın üzerinden telaşla alıyor, telefonun ekranına bir gözattıktan sonra telefonu açıyor ve kulağına götürüyor, konuşma sırasında karşı tarafın sesi duyulmuyor: alo salih ne var yine, neeee, sahi mi söylüyorsun, peki salih, anladım, peki bankadaki paraları benim isviçredeki hesaba aktarım işlemi yapıldı değilmi, tamam, o zaman söyle uçağı bu geceye hazırlasınlar, tamam salih sağol
 
bu sözlerden sonra ekrem bey telefonu kapatıyor ve tekrar sehpanın üzerine bırakıyor
 
 
                                                                          28
bu arada biraz sakinleşmis olan sevgi hanım kaygılı bir ses tonuyla soruyor: yine ne oldu ekrem, eşyalarını toplayabilirsin sevgi bu gece gidiyoruz
 
sevgi hanımın telaşı biraz daha artıyor: nereye gidiyoruz ekrem, neler oluyor açıklar mısın lütfen
 
ekrem bey önce ayağa kalkıyor sonra sıkıntılı bir şekilde yanıt veriyor: bizim tmsfdeki arkadaşlardan haber gelmiş, 48 saat içinde grubumuza el koyulacakmış, dolayısıyla yurtdışına çıkmazsa bizi de tutuklayacaklar ve sende çok iyi biliyorsun ki sütten çıkmış ak kaşık değiliz "hoş öyle olsakta birşeyler uydururlar ya" öyle olanları nasıl mahvettiklerini de çok gördük, uzun lafın kısası gidiyoruz ışte bu gece, eşyalarını topla mücevherleri ve antikaları bavula koymayı unutma,
 
sevgi hanım ne yapacağını şaşırmış bir halde hem sahne içinde dolaşıyor hemde ekrem beye bağırıyor: belgeler ne olacak ekrem, belgeleri yok edelim ekrem
 
ekrem bey sakin: onları ben geçen gün söyledim arkadaşlar halledecek merak etme
 
ekrem bey bu sözleri söyledikten sonra yukarı doğru bakarak kızına sesleniyor, yüksek sesle: dilaraaaa dilaraaaa
 
bu sırada sevgi hanım salonda duvarda asılı olan birkaç tabloyu duvardan indirmiş bile, ancak aydın beyin resmi yerli yerinde duruyor hala
 
ekrem beyin kızı dilara üst katın koridorunda, yukarı birlikte çıktığı gençle elele görünüyor, duruşunu hiç değiştirmeden aşağıdaki salona doğru bakarak, her zaman ki umursamaz tavrıyla: efendim baba, ne oldu
 
ekrem bey aceleyle yanıt veriyor: kızım eşyalarını topla, arkadaşınla da vedalaş, sonra da annene toparlanmasında yardımcı ol, bu gece uçağımız kalkıyor yurtdışına çıkacağız
 
dilara şaşırarak soruyor, hep birlikte mi
 
ekrem bey yanıt veriyor: evet
 
dilara hem öfke, hem şaşkınlık içinde: neden baba, ne oldu, ne bu telaşınız
 
bunları söylerken bir an duvardan sökülmüş ve biraraya toplanmış tabloları görüyor ve devam ediyor: bu tablolar neden söküldü, neler oluyor anlatır mısınız
 
ekrem bey sesini yumuşatmaya çalışarak: sen arkadaşını yolcula önce, anlatırım tabiki
 
dilaranın yanındaki genç nazikçe kovulduğunun bilincinde, ancak hiçbirşey olmamış gibi görünerek cebindeki telefonu çıkarıyor, bir an ekrana bakıyor ve ani birşey hatırlamış gibi yaparak: ayy tamamen unutmuşum, benim bir randevum vardı, geç kaldım gitmem gerek
 
dilara yanıt veriyor: tamam ergun
 
ve 2 genç merdivenlerden aşağı inerek çıkış kapısına yöneliyor ve konuşuyorlar
 
önce dilara söze başlıyor: oldu yine görüşürüz msnde falan
 
ergun yanıt veriyor: tabi görüşürüz, hadi neyse inşallah işimiz çabuk biter by
 
ve dilaranin el sallaması eşliğinde ergun kapıdan çıkarak sahneden ayrılıyor
 
bundan sonra dilara ailesine dönerek: eee anlatın bakalım şimdi burada neler oluyor
                                                                         29
ekrem bey öncelikle sahnedeki koltuklardan birine oturuyor ve kızını
yanına oturması için çağırıyor: kızım gel şöyle, biraz konuşalım
 
dilara pek istekli olmasa da oturuyor babasının yanına ve meraklı bir tavirla: hadi formaliteyi bırakında söyleyin ne söyleyecekseniz yaa
 
ekrem bey konuşmaya başlıyor: kızım öncelikle arkadaşını öyle göndermek zorunda kaldığım için senden özür dilerim, ama bu konu onun duymaması gereken bir konu olduğundan öyle davrandım
 
bu konuşmalar sırasında (sevgi hanım ve selda hanımın bir yukarı çıkıp bir aşağı inerek evi toparlamaya çalıştıkları görülüyor)
 
ekrem bey kızıyla konuşmaya devam ediyor: bak dilara anlatayım, haber geldi 48 saat içinde hükümet tüm mal varlığımıza el koyma kararı varmış ve eğer 48 saat içinde bu ülkeden çıkmazsak hepimizi tutuklayacaklar korkarım
 
dilara şaşkınlık ve dehşet içinde bağırıyor: neeee şimdi bütün mal varlığımıza el mi koyacaklar, yani 5 parasız mı kalacağız
 
kızının bu sözleri üzerine ekrem bey hafifçe gülümseyerek: evet önceden haber almamış olsaydık büyük bir ihtimalle dediğin gibi olacaktı kızım, ama şimdi baban tedbirini aldı, sen hiç merak etme, şu an sadece uçağa binip bu ülkeden ayrılmamız kaldı hepsi bu
 
dilara biraz rahatlamış bir halde soruyor: peki okulumuz ne olacak baba
 
ekrem bey rahat bir halde yanıt veriyor: isviçre de bi okulla bağlantı kurdum, şahinle seni oraya kaydettireceğim gider gitmez
 
dilara sevinçle babasının boynuna sarılıyor: heyt benim aslan babam be
 
bu sözden sonra dilara ayağa kalkıyor ve babasına dönerek: hadi o zaman ben eşyalarımı toplayayım, malum bu durumlarda hizmetçileri fazla karıştırmamak gerekir değil mi babiş, ne olur ne olmaz
 
ekrem bey gülümseyerek: aferin benim akıllı kızım
 
ve dilara eşyalarını toplamak üzere merdivenlerden yukarı çıkarken, aynı merdivenlerden sevgi hanım ve annesi selda hanım ellerinde, dolu olduğu anlaşılan bavullarla aşağı salona iniyorlar, bavulları çıkış kapısının yakınına bırakarak, ekrem beyin oturduğu 3'lü koltuğun yanındaki 2'li koltuğa yan yana oturuyorlar
 
ekrem bey sevgi hanıma dönerek: toparladın mı biraz gidecekleri
 
sevgi hanım yanıt veriyor evet toparladık sayılır, ama annem olmasaydı yapamazdım doğrusu, ne kadar yorucuymuş yaa, seni de çok yorduk anne, sen istersen daha fazla yorulma eve git biraz dinlen
 
selda hanım: aaa lafı mı olur kızım, ben alışkınım eşya toplamaya bilirsin, memur hayatı ışte, hem kızımı şu an nasıl yalnız bırakayım, hiç yakışık alır mı
 
selda hanım biraz hüzünlenerek sözlerine devam ediyor: hem belki, belkide son görüşüm olacak sizleri, oğlum hapiste, şimdi de kızım uzaklara gidiyor, eee hayat böyle ışte
 
 
                                                                        30
ve selda hanım kafasındaki düşünceleri dağıtmaya çalışarak devam ediyor: off neyse bu sözler gençleri sıkar bilirim o yüzden kapatıyorum konuyu
 
sevgi hanım gülümseyerek: o nasıl söz anneciğim, daha çok görüşeceğiz, zaten bu karışıklıklar düzelir düzelmez türkiye ye döneceğiz, temelli gitmiyoruz ki anne, hem umutta topu topu 2 yıl yedi 1 yılı geçti zaten, 1 yıl sonra oğluna kavuşacaksın, ayrıca senin hiçbir sözün bizi sıkmaz o düşünceyi çıkar aklından öyle düşünürsen üzülürüm
 
sözü ekrem bey alıyor: sevgi haklı selda anne, o nasıl söz duymamış olayım darılırım, bende senin elinde büyüdüm oğlun sayılırım, umut şu an yoksa ben varım
 
selda hanım mahcup bir şekilde: eh sağolun cocuklar ne diyeyim ki
 
tam bu sırada kapı zili sesi duyuluyor, bu kez sevgi hanım hizmetçiyi beklemeden kendisi oturduğu koltuktan kalkıp hızlı adımlarla kapıya doğru yönelerek kapıyı açıyor
 
kapı açıldığında oğlu şahin ve sivil giyimli genç sayılabilecek yaşlarda bir polis memuru ile karşılaşıyor sevgi hanım, şahin kapı açılır açılmaz annesine ve ailenin diğer fertlerine selam bile verme gereği duymadan kapıdan içeri girerek salona geçip oturuyor
 
sivil polis söze başlıyor: merhaba efendim, ben karakoldan oğlunuzu getirmek için görevlendirildim, sanırım bir hata olmuş, arkadaşlar adına sizden özür dilerim
 
ve elindeki anahtarlığı uzatarak konuşmasına devam ediyor: buyrun bu da aracınızın anahtarları, gerekli herşey aracınızın içinde
 
sevgi hanım gülümseyerek, yüzünde sevecen bir ifadeyle yanıt veriyor: önemi yok, olur böyle hatalar, teşekkürler, iyi mesailer
 
bu sözlerden sonra polisin elindeki anahtarlığı alıyor ve nazik bir şekilde kapıyı kapatıp ailenin yanına gelerek ekrem beyin yanına oturuyor
 
kısa bir sessizlik
 
sessizlikten sonra ekrem bey öfkeini yenmeye çalışarak, şahinde yönelerek soruyor: oğlum bu tutuklama hakkında bir açıklama yapmayacak mısın
 
şahin umursamaz tavrıyla yanıt veriyor: ne açıklaması baba yaa, pols söyledi ya, yanlışlık olmuş ışte
 
 ekrem bey yine öfkesini yenmeye çalışarak: yaaaa, demek bir yanlışlık olmuş öyle mi oğlum, 2 aydır seni başlarda görüyorlamış oda mi yanlışlık, otomobillerle ve sahte kimliklerle sabahlara kadar dolaştığında mı yanlışlık, yoksa üzerinden uyarıcı haplar çıktığı da mı yanlışlık, hadi senden hayatında ilk defa açıklama bekliyorum oğlum herhalde bu kadarını hak etmişimdir şimdiye kadar
 
 şahin yanıt veriyor: evet birkaç kere arkadaşlarla toplanıp garajdaki arabayla bara gittik, ne var bunda herkes gidiyor, dilara da gidiyor, ona neden sormuyor sunuz, o haplar da arkadaşımdı, polisi görünce elime tutusturdu it
 
selda hanım burada söz alıyor, övünçlü bir ses tonuyla: ben size demiştim benim torunum öyle şey yapmaz, herşeyin mantıklı bir açıklaması vardır diye
 
 
 
                                                                           31
ekrem bey şahine sert bir bakış fırlatarak: başka zaman olsa inan bana seninle çok uğraşırdım şu an ama şimdi seninle uğraşacak takvim yok şimdi çık yukarı odana ve eşyalarını topla bu gece uçakla yurtdışına çıkıyoruz hep birlikte
 
şahin merak ve şaşkınlıkla soruyor, nereye baba, hem neden eşya toplayayım ki birkaç günlük gezi için
 
sözü sevgi hanım alıyor sesi titreyerek: bu pek birkaç günlük bir gezi değil oğlum biraz uzun bir gezi olacak
 
şahinin şaşkınlığı daha da artıyor: neden anne, neler oluyor anlatır mısınız biriniz
 
sevgi hanım sesinde aynı hüzünlü titreşimle: tmsf grubumuza 48 saat içinde el koyacakmış oğlum, eğer bu gece türkiyeden ayrılmazsak bizi de tutuklayacaklar
 
şahin duyguları karışmış bir şekilde tepki vermekte bile zorlanarak soruyor: peki benim okulun ne olacak
 
ekrem bey kızına verdiği cevab oğluna da tekrarlıyor: isviçrede bir okulla bağlantı kurdum, ablanla seni oraya kaydettireceğim, hadi şimdi yukarı çık ve eşyalarını topla, daha konuşacak çok vaktimiz olacak ama burada pek vaktimiz kalmadı
 
şahin babasının bu sözleri üzerine hiçbir şey söylemeden merdivenlerden yukarı odaların açıldığı koridora çıkıyor ve sahneden ayrılıyor
 
salonda kısa bir sessizlik
 
bu sessizlik arasında sevgi hanımın gözü duvarda duran aydın beyin resmine takılıyor
 
ve resme bakarak: aaa babamın resmini almayı unutmuşum
 
tam ayağa kalkıp babasının resminin olduğu duvara yöneliyor ki sahnede kapı zili sesi duyuluyor, sevgi hanım kapıya gidip gitmeme arasında olduğu yerde kalıyor bir an
 
ve ekrem beye dönerek soruyor: kim olabilir bu saatte
 
ekrem bey rahat bir halde yanıt veriyor: meraklanma sevgi kötü birşey olsa önceden haberimiz olur, korumalar bize sormadan bahçe karışısını açtıklarına göre arkadaşlardan veya ortaklardan biridir açabilirsin
 
ekrem beyin bu sözleri üzerine sevgi hanım hızlı adımlarla kapıya yöneliyor ve kapıyı yavaşça açıyor, kapı açıldığında kapının dış tarafında bekleyen bir postacı görülüyor
 
sevgi hanım söze başlıyor, nazik bir ses tonuyla: merhaba, hoşgeldiniz nasıl yardımcı olabilirim,
 
postacı yanıt veriyor: merhaba sevgi özüak, selda özüak veya umut özüak burada mı oturuyor acaba
 
sevgi hanım yanıt veriyor: evet sevgi özüak benim, evlenmeden önceki soyadım bu, buyrun ne istemiştinız
 
postacı çantasından bir zarf çıkarıp sevgi hanıma uzatarak yanıt veriyor: buyrun efendim aydın özüaktan size bir mektup var
 
 
                                                                            32
sevgi hanım hayret ve şaşkınlık içinde ağlamaklı bir sesle yanıt veriyor: hayır olamaz, bir yanlışlık olmalı, aydın özüak benim babam ve 15 yıl önce öldü
 
postacı yanıt veriyor: hayır hanım efendi bir yanlışlık yok ama mektup yıllar önce yazılmış, sanırım 85 yılında 2000'e mektup kampanyası sırasında yazmış babanız ve adresiniz değiştiği için 2000 yılında size ulaşmamış ve tanınmış bir kişi olduğunuzdan 7 yıl gecikmeli de olsa size ulaşmayı başardık
 
sevgi hanım ne diyeceğini ve ne tepki vereceğini şaşırmış bir halde öylece kalakalıyor
 
postacıdan mektubu teslim alırken sadece belirsiz bir kelime çıkıyor ağızından: sağolun
 
ardından yavaşça kapıyı kapatıyor ve elindeki mektupla, sessizce, ailesinin yanına geliyor
 
ekrem bey, sevgi hanımın ağlamaklı olduğunu fark ederek merakla soruyor: o gelen kimmiş, ne bu halin sevgi
 
sevgi hanım hüzünlü ve adeta donuk bir ifadeyle yanıt veriyor: babamdan mektup gelmiş
 
bu sözler üzerine başta selda hanım olmak üzere herkes donakalıyor
 
selda hanım kendini zaptetmeye çalışır bir halde: kızım ne diyorsun sen, ne dediğinin farkında mısın
 
sevgi hanım kelimeleri toparlamaya ve şaşkınlığını atmaya çalışarak, annesinin yanına oturup konuşmaya devam ediyor: anne hani 80*lerin ortalarında 2000*e mektup kmpanyası vardı hatırlar mısın
 
selda hanım heyecanla: evet hatırlıyorum o aralar babanda katılmak istemişti o kampanya*ya
 
sevgi hanım heyecanla: işte anne babam o kampanya*ya katılmış ve bu mektup 22 yıldır pttnin kasasında bekliyormuş, sen başka adrese taşındığın için araştırmak zorunda kalmışlar bu nedenle 7 yıl gecikmiş mektup
 
ekrem bey hayretle kendi kendine konşur gibi: yani bir kaç saat daha gecikseydi bu mektup asla elimize ulaşmayacaktı öylemi
 
sevgi hanımın şaşkılığı daha da artıyor: aaa evet hiç fatk etmemişim bu detayı, ama haklısın sanırım
 
ekrem bey aydın beyin resmine bakarak yüzünde haif bir tebessümle: her zaman ki gibi tam zamanında haa aydın beyin birinci prensibi
 
sonra selda hanım ve sevgi hanım yüzleride tebessümle duvardaki resme bakıyor: evet o her zaman böyleydi
 
sonra selda hanım heyecan ve hüzün karışımı bir halde: hadi kızım mektubu açmayacak mısın, açta okuyalım
 
sonra ekrem bey ekliyor: evet sevgi aç şu mektubu artık
 
sevgi hanım tam mektubu açacakken ellerinde 2*şer bavulla ekrem bey ve sevgi hanımın çocukları dilara ve şahin merdivenlerden salona konuşarak iniyorlar: baba eşalarımızı topladık biz hazırız
 
                                                                              33
ve bavulları annelerinin önceden hazırlayıp yerleştirdiği bavulların yanına,yani çıkış kapısının yakınına bırakıp babalarının yanına geliyorlar
 
ekrem bey babacan bir tavırla: tamam çocuklar oturun anneniz bize çok özel bir mektup okuyacak
 
sevgi hanım mktubu yavaşça açıyor
 
ev halkı mektup açıldığında sevgi hanımın sağına ve soluna toplanıyor, hepsi adeta tek göz olup mektuba bakıyor, bu sırada sahnenin ışıkları azaltılıyor
 
ve sahneye fondan aydın beyin sesi veriliyor: Haylaz ve haşarı oğlum, dünyalar güzeli, altın kalpli kızım, biricik, fedakar eşim, pek sanmam ama o günlerde hala oralardaysam kendim, bu mektup elinize tam 15 yıl sonra geçecek, yani siz bunu okurken şu an üzerine bilimkurgu filmleri yapılan ve hepimizin hayallerini süsleyen bilgisayar çağında yaşıyor olacak sınız, hatta belki kendi zaman makineniz olur ve arada bu çağa ziyarete gelirsiniz kimbilir, neyse bunun yanıtını ancak siz bilebilir siniz, ben şimdi biraz sizinle tek tek konuşacağım, minik oğlum umut eminim bu mektubu okuduğunda koskoca, yakışıklı meslek sahibi bir adam olmuşsundur, kimbilir belkide evlenmişsindir bile, eğer öyleyse gelinime ve torunlarıma iyi bak, onlar senin geleceğinin tek güvencesi unutma oğlum, tıpkı sizin benim için olduğu gibi, oğlum geleceğinden en çok endişelendiğim sensin biliyor musun ama ümitliyim gerçi şu an biraz haylazsın ama derslerinde o kadar başarılısın ki, bu mektubu okuduğunda okulunu başarıyla bitirmiş, çok iyi meslek sahibi, dürüst bir genç adam olacağına inanıyorum, mesleğin ne olursa olsun dürüstçe yap demiyorum çünkü eminim ki o yıllarda teknolojinin ilerlemesiyle herşey o kadar şeffaf hale gelecek ki yolsuzluk yapma, yalan söyleme kavramları ortadan kalkacaktır, zaten o yıllarda geçim sikintisida olmadığı için kimsenin parada pulda gözü yoktur değilmi oğlum, hem zaten ekrem abin ve ablan gibi idealist gazeteciler varken bu ülkede yolsuzluk falan kalmamıştır herhalde, fazla öğüt almakta istemezsin bilirim, bu nedenle sana öğüt vermiyorum, biliyorum ki şu an hepiniz benden çok daha ileride siniz ve öğüte ihtiyacınız yok amacım sadece size kısa bir sürede olsa geçmişten bir selam yollamak, benim güzel kızım, şimdi bana kızmaya başladın biliyorum, yine beni unuttu oğluyla sohbete daldı diye, umutla biraz ilgilenmeye kalksam kendinin büyük olduğunu unutur hep öyle dersin ve yüzün asılır çünkü, oysaki kızım ben seni hiç unutmazdım, nasıl unutabilirdim ki, seni gelecekteki tek garantim, tek sigortam olarak görürken, evet haklısın umutla biraz fazla ilgilendiğimiz bir gerçek, çünkü o senin kadar asıl bir ruha sahip değildi ve doğruyu yanlısı ayırabilmek için her zaman yardıma ihtiyacı vardı onun, sen kızım, senin öylesi güçlü bir karakterin var ki, her türlü güçlüğü karakterinden taviz vermeden kolayca yenebilirsin, çocukluğundan beri doğruyu ve yanlışı hepimizden çok iyi bilirsin sen, ışte seninle küçük bir çocuk gibi değilde hep olgun bir insan gibi konuşmanın ve sana öyle davranmamın nedeni tamamen buydu kızım, ama sen bundan devamlı şikayet ederdin, eminim ki yine ediyorsundur, o halde haydi biraz seninle konuşayım güzel kızım, bu mektubu biliyorum ki benim küçük prensesim olarak değil okulu çoktan bitirmiş, genç ve güzel bir hanım gazeteci olarak okuyor olacaksın, eminim ki yıllar güzelliğine daha da çok güzellik katmistir, bundan emin olmanın nedeni annenin yıllar geçtikçe güzelleşiyor olması, kızlar anneye benzer derler, umarım bu söz sende de yanilmaz ve bu sözün yanılmadığının belirtilerini şimdiden senin her halinle görmek beni çok mutlu ediyor inan, açıkçası senin evlenip evlenmediğinden pek emin olamıyorum kızım çünkü bilirim ki senin kadar idealist ve zeki insanlar kolay kolay evliliğe yanaşmaz ama umarım memleketi kurtarmaktan fırsat bulup evlenebilmişsindir, neyse kızım aslında keşke karşılıklı konuşabilseydik, 2000lerin gazetecisi kıyıma sormak istediğim o kadar çok şey var ki, örneğin türkiye aetye kaç yılında girdi, girerken neler yaşandı ve girdiğinde iktidarda kim vardı diye sormak isterdim, türkiye aetye girdi mi diye sormuyorum bile, o çağda nasılsa girmiş olacak, sorularım bitmedi kızım düşüncenin ve ifadenin tamamen özgür olduğu ve aptalca yasakların olmadığı bir türkiyede yaşamak nasıl diye sormak isterdim, sanırım siz o gelişmiş çağda yasak kelimesinin anlamını bile unutmuşsunuzdur değil mi kızım, enflasyonsuz, pahalılıksız, gelişmiş, tam bağımsız, bir ülkede yaşamak nasıl diye sormak isterdim, herhalde o çağda zam, enflasyon, develiasyon, dışborç gibi sözcükler çoktan çağdışı kalmıştır değil mi kızım, yolsuzluğun hırsızlığın, çağdışı hırsların olmadığı bir türkiyede yaşamak nasıl sormak isterdim, iletişimin çok
                                                                             34
geliştiği herkesin bir yerden bir yere ışınlanarak gittiği bir çağda yolsuzluktan, hırsızlıktan, söz edilemez öyle birşeY düşünenler varsa bile ekremle sen o kişiyi düşündüğüne pişman ediyorsunuzdur mutlaka değil mi kızım, herkesin üniversite mezunu, cehaletin anlamının bilinmediği, eğitimin parasız olduğu bir türkiyede yaşamak nasıl sormak isterdim, o çağda öyledir değil mi kızım, birde robotlarla yaşamayı, trafik çilesi olmadan ışınlanarak ulaşmayı merak ediyorum ve türkiyenin o çağdaki siyasi durumunu tabi, neyse kızım benim sorularım bu tip şeyler ışte, cevap veremezsin biliyorum, cevapları kendim verdim zaten az çok biliyorum nasıl bizim özlemini çektiğimiz dünyada siz yaşıyorsunuz kızım, biz yaşayamadık: kızım bu mektubu yazdığım zamanlar da son günlerde sizin ekremle yakınlaştığınızı fark ettim, fark ettiğimi sen bilmiyorsun henüz, pek umudum yok gerçi çünkü ikinizinde aklının bir karış havada olduğunu, memleketi kurtarmaktan başka bir şey düşünmediğinizi biliyorum ama umarım bu ilişki ilerler kızın, birbirine sizden daha uygun bir çift ve torunlarıma ekremden daha uygun bir baba düşünemiyorum, neyse kızın bunu ben şu an bilmiyorum, zaman gösterecek tabi, eğer şu an başkasıyla evliysen bu sözleri söylediğim için damadımdan özür dilerim, evet canyoldaşım, arkadaşım, sevgilim çocuklarımın anası, hayatımın ışığı, eşim, seni unuttuğumu mu sandın bu mektupta, seni hiç unutur muyum, bütün assolistler en sona bırakılır bilmez misin, sende benim hayatımın assolistisin, o yüzden sona bıraktım seni, benim güzel ve güzel olduğu kadar iyi kalpli eşim ne sıkıntılarla bugünlere geldiğimizi en iyi sen bilirsin ne cefalar çektik biz seninle, gün oldu aç kaldık, gün oldu açıkta kaldık, gün okldu toplumsal darboğazlardan geçtik, bu darboğazlarla birlikte savrulma noktasına geldik herbirimiz bir yana ama bizi hep birarada tutan 2 şey vardı sevgimiz ve umudumuzdu bu, ve çocuklarımızda, ailemizi birarada tutan bu 2 güçlü bağın simgesiydi, hatırlar mısın öyle diyerek koymuştuk isimlerini daha doğar doğmaz çocuklarımızın, sen bana önce sevgiyi armağan ettin ve ardından umut geldi, bunlar benim için hayatımın en değerli hediyeleriydi, bu 2 hediye için sana ne kadar minnet duysam azdır biliyorum, bu küçücük 2 hediyeyi birlikte büyüttük, sevgimz ve umudumuz o denli büyüdü ki ışıkları evimizden dışarı taşıyor artık, ve gittikçe büyüyor sevgi ve umut sen bu mektubu okurken onlar dünyayı sarmış olacak ve sen sevgi ve umudu elinde büyütmenin haklı onuruyla hak ettiğin rahata sonunda ermiş olacaksın, eğer yanında kargacık burgacık yaşlı bir adam varsa ve rahatını bozuyorsa, onu sakın takma, huysuz ihtiyar işte kusuruna bakma, o ihtiyara bir çift sözüm olurdu ama boşver o yaşta söylesemde anlamaz nasılsa onu bırak robotlar ilgilensin, sen bu mektubu okuduğunda, her işi robotlar yapıyor olacak nasılsa, eğer zaman makinesi icat olduysa
makinenize atlayın gelin çocuklar, söyleyeceklerim bu kadar, geçmişten geleceğe, eşime, kızıma, oğluma, çok çok selamlar, ve burada henüz doğmamış ama orada bu mektubu okuduğunu bildiğim doğmamış torunlarım, sizinle henüz tanışamadık bu yüzden size birşeyler yazamadım ama çok iyi, aklı başında, dürüst, kişilik sahibi ve saygıdeğer insanlar olarak yetişeceğinizi biliyorum çünkü anne babalarınızı çok iyi tanıyorum, tek tek adlarınızı sayamasamda, kaç tane olduğunuzu bilemesemde hepinizi çok seviyorum çocuklar neyse mektubumu fazla uzatıp sizi sıkmak istemiyorum, eminim yaşlı bir adamın mektubunu okumaktan daha önemli işleriniz vardır, sadece geçmişten bir merhaba demek istedim o kadar, hepinize sevgiler çocoklar, tüm hayatınızın umduğum gibi başarı ve sağlık dolu geçmesi dileğiyle, sevgili çocuklarım ve değerli eşime sevgilerimle.
 
 
aydın özüak
 
21 aralık 1985
 
mektup bittğinde aydı beyin fondan gelen sesi susuyor
 
ve sahnenin hafifletilmiş ışıkları yavaşça aydınlanıyor
 
sahne ışıkları aydınlandığında herkes ışıklar karartlmadan önceki yerlrindedir, ancak selda hanım ve sevgi hanımın hıçkırılara boğulmuş hali ve ekrem beyin göz yaşlarını aktığını hissettirmeden silmeye çalışması dikkat çekiyor,
 
                                                                       35
aynı karede diilara ve şhini bu mektuptan fazla etkilenmedikleri görülüyor ancak onlarda bu ortama uyum sağlayacak biçimde sessiz bir şekilde duruyorlar
 
bu sessizliği bozan ilk olarak ekrem bey oluyor, oturduğu yerde, sıkıntılı ve kendi kendine konuşur bir halde, gözleri dolu dolu, yere doğru bakarak: desenize aydın bey her zaman olduğu gibi tam zamanında attı son golünü bize
 
selda hanım gözyaşlarını silmeye çalışarak yanıt veriyor: evet oğlum son ve en iyi hayat golünü attı
 
ve aynı şekilde devam ediyor ekrem: mektubu olurken o günlere gittim bir an, o günlerdeki ideallerim, hayata dair umutlarım, bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti, ve o mektubu okurken anladım ki, o günlerde midemi bulandıran ve yok etmek için hayatımın üzerine yemin ettiğim tüm parazitlerle aynı durumdayım şimdi, düşünüyorum da o zamanlar beni seven, bana umut bağlayan, hergün beni destekleyen insanlar, şu an benden nefret ediyor, o zamanlar benden nefret eden, başıma ödüller koyan, ve benim ölümüne yok etmeye çalıştığım kişiler, şimdi dostum olmuş, bana bağlanan tüm ümitleri boşa çıkarmışım, şu an kendinden iğreniyorum biliyor musunuz
 
burada sevgi hanım biraz yüksek ve ağlamaklı bir sesle ekrem beyin sözünü keserek konuşmaya başlıyor: ya ben ekrem, ya ben, ben hiç mi kendinden iğrenmiyorum sanıyorsun, babam hayattaki tüm umudunu bana bağlamışken, ben okulu bitirir bitirmez mesleğim ve ideallerimin peşinde koşmak yerine, bir hırs uğruna evlenmeyi tercih ettim, bununla da kalmadı ekrem, senin para hırsı uğruna yaptığın yanlışlara hep göz yumdum ben, oysaki buna en başından dur diyebilirdim uyarabilirdim seni, ancak benim de hırslarım vardı, güzel arabalar, yatlar, katlar, güzel giysiler, bu hırslar uğruna herşeyi görmezden geldim, körü, sağırı oynadım hep çünkü bu hayat bana rahat gelmişti, bizi yüreğimiz değil bitmek tükenmek bilmez hırslarımız yönetti ekrem, hırslarımızın esiri olduk biz ve battıkça battık o bataklığa, insanlıktan çıktık artık, başka bir yaratığa dönüştük, hırslarınızım yüzünden çocuklarımız ne halde farkında değil misin, asıl ben kendinden iğreniyorum ekrem asıl ben
 
ve sevgi hanım kendini tutamayarak hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlıyor
 
bu konuşma sırasında ekrem beyinde gözlerinden yaşlar boşaldığı görülüyor
 
ve selda hanım ayağa kalkıyor, duvardaki aydın beyin resmine yöneliyor, resmi duvardan sokuyor, sahnenin önüne gelerek, resimle konuşmaya başlıyor, bu sırada sahnede tüm ışıklar hafifçe karartılıyor ve sadece selda hanımın özerinde yoğunlaşıyor ışık
 
selda hanım sakin bir sesle konuşmaya başlıyor: aydın olmadı görüyorsun ışte, evet kızımız istediğimiz gibi ekremle evlendi ama ne ekrem aynı ekrem, ne sevgi aynı sevgi, umut mimar olduğunda nasıl sevinmiştik sende hatırlarsın, ama sonrasını bilmiyorsun tabi, o da beklediğimiz gibi olmadı, gitti yalovada mütahit oldu, ben buna başta sevinmiştim aydın, eminim görseydin sende çok sevinirdin, bayağıda yükselmişti çıkıyor musun, ama aydın bizim oğlan yine haylazlık yapmış her zaman ki gibi, tam ayrıntısıyla bilmiyorum ama binaları eksik malzeme ile yapmış, belki hissetmişsindir sende, 99'da büyük deprem oldu ya aydın, ışte o depremde bizim haylaz oğlanın yaptığı bütün binalar yıkılmış, çoğunda insanlar oturuyordu biliyor musun, bu hoganları öldürmekten senelerce yargılandı küçük oğlumuz, şu an hapiste, merak etme fazla bir ceza yemedi sadece 2 yıl, zaten 1 yıl sonra çıkacak, ama insan üzülüyor ışte aydın, bu arada sen merak etme yolladığın mektubu onada götüreceğim, çok sevinecek biliyorum, sen gittikten sonra umutta evlendi biliyor musun aydın, ortağının kızımıymış neymiş, valla pek bilmiyorum, adı neclaymış gelinimizin, kendi buldu evlendi işte haylaz, iki tane de çocuğu var umutun, bu sene okula başladılar, ne güzel değil mi, ama sen göremedin, keşke dedelerini tanısalardı, ne yapalım erken gittin, keşke kargacık burgacık bir ihtiyarda olsan yanımda olsaydın, desteğine o kadar çok ihtiyacım var ki, kızımızın çocukları da büyüdü aydın, ama sonlarını hiç iyi görmüyorum, şimdiden
                                                                            36
sanal dünyada kaybolup gitmişler, sanal dünya dedimde aklıma geldi sen 2000lerin teknolojisini ve siyasi durumunu çok merak ederdin, dur sana biraz söz edeyim, biraz üzüleceksin ama ne yapalım merak ediyorsun, aetnin adı değişti ab oldu ama biz henüz giremedik aydın, yani o da olmadı, olacağa da benzemiyor, oysaki ne kadar emindik olacağına, ülkede cehalet dahada arttı, kültür sanatın adı bile yok, o da olmadı aydın ne yapalım yasaklar, Işkenceler savaşlar hala sürüyor, o dolaştığımız sokaklarda şimdi dolaşsan kendini iranda sanırsın biliyor musun aydın, artık herkes türbanlı çarşaflı ve sakallı. hatırlar mısın biz o zamanlar özalı he ilticacı ve amerikancı diye eleştirirdik meğer büyük hata yapıyor muşuz, şimdi başbakan ve cumuhurbaşkanlarının eşlrinin bile başları sıkı sıkı kapalı, ve amerika ne derse onu yapıyorlar aydın hemde artık gizleme gereği bile duymadan, şaka gibi değil mi aydın ama bunlar ne yazık ki gerçek, Ama garip bir çelişki var, insanların bu kadar kapanmasına rağmen, tvlerde herkes alabildiğine çıplak, kimin eli kimin cebinde belli değil ve her türlü sırrını açık açık bağırır halde, yani aile mahremiyeti diye birşey, kalmadı senin anlayacağın, artık haber bültenleri bile ülkede neler olduğunu hiç söylemiyor, onun yerine kim kiminle yatmış, kim kimi boşamış, kim kimi öldürmüş, haber bülteni bunlar artık, bu ne yaman çelişki değilmi aydın, he birde hadi eskiden tvde bir program olmadığı zaman, bir habere yada bir sanatçıya sansür konduğu zaman gelecekte ne güzel yüzlerce kanal olacak, seçme özgürlüğümüz olacak, istediğimiz gibi haber alabileceğiz falan derdik ya, o öyle değilmiş aydın, evet şu an binlerce tv kanalı var üstüne birde bilgisayarlar var ama hepsi tornadan çıkmış gibi aynı haberleri veriyor aynı programları yapıyor, inanır mısın o tek kanallı tvmizi ben çok özlüyorum aydın, hee enflasyon, hayat pahlılığı vardı ya, hani hep şikyet ederdik gelir dağılımının adaletsizliğinen falan, ayne devam ediyor aydın, kapitalizm daha da acımasızlaştı şimdi, artık zengin daha da zengin, fakir daha da fakir, Artık istanbulda akşam olunca dışarı çıkamıyoruz biliyor musun, hayır hayır merak etme sıkıyönetim falan ilan edilmedi, hayır canım 70lerdeki gibi öğrenci ayaklanması da yok, çıkamamızın nedeni 2side değil, dışarı çıktığımızda el kadar çocuklar para istiyor gece yarısı sokaklarda, istemekle kalsa iyi bir lafım yok çocuktur ister tabi, ama insanları bıçaklıyorlar, kapkaç yapıyorlar, hırsızlık tecavüz aklına ne gelirse, eskiden dedeler, nineler sokakta çocukların eline zorla para tutuştururdu da çocuklar utanarak alırdı, öyle değil mi aydın yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum, bu arada zaman makinesi henüz icat dilmedi ama merak etme yakında edilir, edildiğinde yanına gelmeyi çok isterim aydın, bir yerden bir yere ışınlanarak gidemiyruz, hala otomobille gitmek zorundayız ama otomobiller çok hızlandı doğrusu görmeni isterdim, birde uçan arabalar ve insani robotlarda henüz evlere ulaşacak kadar yaygınlaşmadı bunun yerine insanları robotlaştırdılar, evet aydın insanlar öyle duygusuzlatı ki artık robottan farkları kalmadı, kısacası boşuna umutlanıyor muşuz aydın gelecekte hiçbirşy iyiye gitmedi daha da herşey kötüleşti, oysa ne hayallerkuruyorduk değil mi geleckle ilgili, evet sevgi ile umudu ellerimizle büyütmüştük biz haklısın, şimdi umudumuz demir parmalıklar arkasında artık ve sevgimiz kayan bir yıldız gibi yitip gitmek üzere, biz onların sonsuza dek bitmeyeceğini sanırdık hep, ama bitti işte ne yapalım, buraya kadarmış, buraya kadarmış,
 
ve tam o sırada sahneden acı acı cep telefon sesi duyuluyor, sesle birlikte sahne ışıkları yakılıyor ışıklar yanmaya başlayınca selda hanım aydın beyin resmine bakmayı ve konuşmayı bırakarak sahneye doğru çekiliyor, ışıklar yandığında diğer aile fertlerini ışıklar sönmeden önceki konumlarında aynı şekilde buluyoruz ve çalan telefonun ekrem beyin cep telefonu olduğu anlaşılıyor, bu sırada aydın beyin fotoğrafı hala selda hanımın elindedir, sevgi hanım otururken, selda hanımın, kızının yanında ayakta durduğu görülmektedir bu karede, ekrem bey çalan telefonu açarken ve aile pür dikkat ekrem beye yöneliyor
 
ekrem bey telefonu açıyor ve konuşmaya başlıyor: alo salih ne var, nee, hemen mi, erken değil mi, hazır mı herşey, tamam anladım, biz o zaman çıkalım yani hemen, tamam salih, tamam. iyi geceler
 
bu sözlerden sonra, ekrem bey ayağa kalkıyor ve ailenin diğer fertlerine dönerek: hadi çocuklar vakit gelmiş havaalanına gitmemiz gerek
 
sevgi hanım heyecanla şimdi mi gidiyoruz
                                                                 37
ekrem bey: evet salihten haber geldi herşey hazırmış
 
bu sözler üzerine hepsi telaşla kapıya doğru yönelerek kapının yakınındaki bavullarını alıyor
 
selda hanım bu kargaşanın içinde sahpanın üzerine bırakılmış aydın beyin mektubunuda eline alıyor ve kendisi de kapıya yönelerek kızına: kızım bende havaalanına kadar geleyim sizi yolculadıktan sonra kendi evime giderim
 
sevgi hanım biraz telaşlanarak: senin için zor olmayacak mı anne, gecenin bu saatinde
 
ekrem bey sözü alıyor: yok sevgi annen gelsin meraklanma, şirketten bir araç tahsis ederiz anneni bırakır evine
 
sevgi hanım rahatlamış bir halde: tamam o zaman
 
sevgi hanım duvardan indirip yerde bir arada topladıkları tabloları göstererek: ekrem peki bu tablolar ne olacak
 
ekrem bey yanıt veriyor: onları bizim arkamzdan uçağa atıp yollayaacak arkadaşlar
 
ekrem bey devam ediyor: hadi sevgi çıkalım artık
 
bu sırada aydın beyin fotoğrafının hala selda hanımın elinde olduğu görülüyor
 
kapıyı açıyorlar ve tüm aile telaşlı bir halde kapıdan çıkıyor
 
perde yavaşça kapanıyor
 
perde açıldığında tüm oyoncular ve figüranlar izleyicilere selam veriyor ve oyun bitiyor
 
 
                     SON
 
27 kasım 2007    ergül dağcı
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
                                                                                 38
 

Bugün 45 ziyaretçi (49 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol